Niamey, ABD'nin Sahel'deki varlığına son verdi

Geçtiğimiz yıl Afrika’daki bazı ülkelerde yaşanan darbeler, sömürgeci ülkelere yönelik birikmiş öfkenin dışa vurumunu tetikledi. Kıtada geniş sömürge alanları barındıran Fransa’nın kovulmasından sonraki hedef, daha önce Afrika’da hiç koloni sahibi olmamış Amerika Birleşik Devletleri oldu.

Mansur Ali Bilgiç - mansuralibilgic@intell4.com

Nijer, Burkina Faso ve Mali’de geçtiğimiz yıl darbe ile başa gelen askeri yönetimler meşruiyetlerinin önemli bir kısmını emperyal karşıtlıktan alıyor.

Emperyalizmin Afrika’daki en geniş çaplı uygulayıcısı olan Fransa bu darbelerle bölgedeki etkisinde büyük bir düşüş yaşarken kıta halkı, Nijer’deki elçiliğini kapatan Paris’in ardından ABD’nin de gitmesini istiyor.

En yakını 13 Nisan’da Niamey’de gerçekleşen protesto gösterileri, halkın Batılı güçlere karşı tutumunu ortaya koydu.

Reuters tarafından paylaşılan görsellerde, Niamey’deki protestocuların elinde “Burası Washington değil, Agadez”, “ABD ordusu, ayrıl, çık, kaybol. Bonus yok, müzakere yok” yazılı pankartlar görülürken protestocular röportajlarda Amerikan üsleri istemediklerini belirtti.

Göstericilerden biri olan Souleymane Ousmane, “Fransızlar, Amerikalılar ve diğer tüm ülkeler Nijer'e bu şekilde yerleştiler, askeri iş birliği ile başlayarak ülkemizin büyük bir bölümünü işgal ettiler” dedi.

Foreign Policy’ye yazan Cameron Hudson’a göre Afrikalı liderlerin çoğu da Ousmane’ın görüşünü benimsiyor: Washington’un kıtada herhangi bir koloni geçmişi olmamasına rağmen ülkelerinin İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin kaybedenleri olduğunu düşünen Afrikalı liderler, ABD’nin uluslararası kuruluşlar aracılığıyla kendi çıkarlarını geliştirirken kıta ülkelerine sert koşullar dayattığını öne sürüyor.

Hudson, Beyaz Saray’ın imajının Afrika’da Mobutu Sese Seko gibi otokrat liderleri desteklemesi ve 2011’de NATO’nun Libya’ya düzenlediği operasyon gibi hamleleri dolayısıyla zedelendiğini de belirtiyor.

ABD Genelkurmay Başkanı Charles Brown, geçtiğimiz mart ayında yaptığı açıklamalarda Niamey’den “karışık sinyaller” aldıklarını belirtmişti. Washington ile Nijer’in iletişime devam ettiği bildirilse de bu açıklamaları takiben Abdurrahman Tchiani hükümeti, ABD güçlerinin Nijer’de bulunmasına izin veren anlaşmayı yürürlükten kaldırdığını duyurdu.

Nijer Ordu Sözcüsü Albay Amadou Abdramane, anlaşmanın askıya alınma sebeplerini "diplomatik protokole uymama ve ABD'li heyetin Nijer'in terörle mücadelede seçebileceği ortaklara ve kurabileceği ortaklık türlerine karışma suretiyle egemen haklarına müdahale girişiminde bulunma" olarak sıraladı. 

Pentagon, iki ülke arasındaki ilişkilerin belirsizlik içinde sürdüğünü ve ülkedeki bin 100 kadar askerinin çekilme durumlarının net olmadığını ifade etti.

ABD tarafından ülkede yaklaşık 100 milyon dolara inşa edilen ve Nijer’in mülkiyetine bırakılan “Air Base 201” hava üssünün de geleceği belirsizlik barındırıyor.

ABD, SAHEL’DEN AYRILIYOR

Washington’un diğer bazı Afrika ülkelerindeki gibi Nijer’de bulunmasının ana sebebi terörle mücadeleydi.

Senegal’den Eritre’ye uzanan Sahel Bölgesi, 21. yüzyılda ekonomik kısıtlılıkların ve düzenli güvensizliğin pençesinde terör örgütleri için verimli bir alan oluşturmuştu.

11 Eylül saldırılarının ertesinde Afrika’daki ülkelerle güvenlik ilişkilerini kuvvetlendirmeye başlayan Washington, 2007’de kurduğu AFRICOM (Afrika kumandanlığı) ile bölgedeki varlığını temellendirdi.

Ancak yıllar süren terörle mücadele kampanyaları sonuçsuz kaldı. Terör dolaylı can kayıpları artmaya devam etti. Africa Center for Strategic Studies’in verilerine göre 2023 yılında gerçekleşen 23 bin can kaybının yüzde 80’i Somali ve Sahel’de gerçekleşti.

Responsible Statecraft’a yazan Nick Turse, ABD’nin operasyonlarının bu bölgelerde yoğunlaştığına ancak bu alanlarda terör kaynaklı ölümlerin 2020 yılından bu yana üçe katlandığına dikkat çekti. Yazar, kıtada 2002-2003 yıllarında terör kaynaklı can kayıplarının 9 olduğunu, 20 yıllık süreçte bu rakamın yüzde 100 bin oranında arttığını ifade etti.

Geçtiğimiz yıl gerçekleşen protestolar sırasında da halk bu duruma parmak basmıştı. Washington, Fransa ile benzer bir şekilde, terörle mücadele amacıyla Afrika’ya yerleşip emperyal amaçlar gütmekle suçlanmıştı.

Bu suçlamaların sebepleri başarısızlıkla sonuçlanan terörle mücadele kampanyası ve ABD’nin dünya genelinde 4 milyonu aşkın ölüme sebep olan “sonsuz savaşları” olarak belirtilebilir.

Bu durumda halk tarafından istenmeyen ABD, Turse’ün “Pentagon’un Batı Afrika’daki son büyük askeri etki kalesi” olan Nijer’i terk ettiği zaman yöneticiler halihazırda yüzlerini çevirmiş oldukları Moskova’ya yönelimlerini tamamlayacaktır.

Washington’un yüz milyonlarca dolar askeri yatırımda bulunduğu Nijer’den çekilmek istemediği söylenilebilir, çünkü Nijer’in Sahel’deki merkezi konumundan yararlanan Pentagon, Air Base 201 aracılığıyla bütün bölgede istihbarat faaliyetleri başta olmak üzere askeri eylemlerde bulunma kabiliyetine sahip.

Ancak Nijer halkının yanı sıra ABD içinde de Beyaz Saray’ın bu kampanyalarına yönelik yoğun tepkiler yer alıyor. Halk protestolarının yanında Afro-Amerikalılardan oluşan Kongre Siyahi Kurultayı AFRICOM’un varlığına tümden karşı çıkarken Black Alliance for Peace adlı sivil toplum oluşumu da ABD kuvvetlerinin Afrika’yı tümüyle terk etmesi ve kıtanın demilitarizasyonu için kampanyalar gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu iki yönlü tepkiler dolayısıyla Washington’un ülkede kalmaya devam etmesi düşük bir olasılık olarak beliriyor.

Nijer’in son bir yılda attığı adımlar, ulusal egemenliği kendi halkına vermeye yönelik amaçlar taşıdığına dair izler barındırıyor. Niamey’in Washington’un çekilmesini istemesinin başında bu anti emperyalist hareket çizgisi geliyor. Askeri hükümetin Washington’dan sonra, özellikle Rusya ve Çin ile kuracağı askeriye başta olmak üzere iş birliği ilişkilerinin karakteri de dikkatle izlenerek diğer Afrika ülkelerinin takip edecekleri yollara ilişkin çıkarımlarda bulunulabilir.