İklim değişikliğinin getirdiği büyük tehlike: Kuraklık!

Kuraklık, çağımızın en büyük problemlerinden biri. İçme ve sulama gibi başlıca işler için kullanılan su kaynaklarımızın iklim değişikliği sebebiyle azalması, hem günümüz hem de geleceğimiz için büyük tehditler teşkil ediyor. Kuruyan su kaynakları ve azalan yağışlar ile birlikte çölleşen topraklar, birçok farklı açıdan sorunlar oluşturuyor.

Kuraklığın meteorolojik (yağışların azalması), kar (kar birikintisinin anormal derecede az olması), su (yeryüzü ve yeraltı su kaynaklarının kuruması), sosyoekonomik (insanların suya erişememesi), tarımsal (tarım sistemlerinin susuz kalması) ve ekolojik (bölgedeki hayvan ve bitkilerin susuz kalması) olmak üzere altı çeşidi bulunuyor.

Genel tanım olarak kuraklık, bir bölgeye en az bir sezon boyunca yağış düşmemesi olarak ifade ediliyor.

Önlem alınmazsa çölleşmeye sebep olabilecek ve bölgedeki hayatın büyük çoğunluğunu bitirebilecek olan bu doğal afet, son dönemlere damgasını vuran iklim değişikliğiyle de el ele gidiyor.

İklim değişikliği, kuraklığın oluşumu ve gelişiminde farklı şekillerde rol oynayabiliyor.

Artan sıcaklıkar dolayısıyla yüzey sularının buharlaşmasının artması ve bitkilerin kuruması, kar erime döngülerini değiştirerek suya erişim zamanlarını kaydırması, kimi bölgelere daha az yağış düşmesine sebep olması gibi sebepler, iklim değişikliği ile hız kazanabiliyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KURAKLIKLARI KÖTÜLEŞTİRİYOR

Son yıllarda iklim değişikliğinin şiddetlenmesiyle kuraklıklar artık daha sert, daha uzun ve daha sık geçiyor.

Ben Clarke ve Friederike Otto gazeteciler için yazdıkları broşürde, iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklıkların Akdeniz, Avrupa, Afrika’nın güneyi, Orta ve Doğu Asya, Kuzey Amerika’nın Batısı ve Güney Avustralya bölgelerinde daha sert ve daha sık hâle geldiğini belirtiyor.

World Weather Attribution kuruluşu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, geçtiğimiz yıl iklim değişikliğine bağlı küresel ısınma sebebiyle Kuzey Yarımküre’de yaz kuraklıklarının gerçekleşme ihtimali 20 kat arttı. Bilim insanları, insan etkisi olmasaydı yüksek şiddette kuraklıkların 400 yılda bir gerçekleşeceğini aktardı.

Bilim insanlarının araştırmaları, 2022’deki rekor kuraklığın her 20 yılda bir tekrarlayacağını ortaya koydu. İklim değişikliği bu tip ekstrem bir kuraklığın 400 yılda birden 20 yılda bir sıklığına ulaşmasını sağlarken Güney Asya’daki ölümcül sıcaklık dalgalarının oluşum ihtimali 30 kat yükseldi.

Küresel ısınmanın Batı ve Orta Avrupa’daki kök seviye toprağın kuraklık ihtimalinin üç ila dört kat, yüzey seviyede ise beş ila altı kat artmasına sebep olduğu kaydedildi. 

Araştırmada, Batı ve Orta Avrupa’da geçtiğimiz yıldaki ekstrem hava koşularının sağlık, enerji ve tarım sektörlerini içeren bir dizi sektöre olumsuz etkide bulunduğu kaydedildi.

BAĞIŞIKLIK

Peki kuraklığa ve iklim değişikliğine karşı nasıl daha dirençli olabiliriz? Kuraklıklara karşı akla gelen ilk yöntem, suyun itidalli bir biçimde kullanılmasıdır. Su tasarruf yöntemleri uygulanarak ve teşvik edilerek ve su verimliliği artırılarak hem gelecekteki kuraklıklara hem de iklim değişikliğine hazırlanılabilir.

Su kullanımının sınırlanması, geçtiğimiz yıllarda Güney Afrika’nın yönetimsel başkenti Cape Town’da meydana gelen kuraklığın çözümünde büyük bir rol oynamıştı.

Center for Climate and Energy Solutions (İklim ve Enerji Çözümleri Merkezi) dayanıklılığı artırmak amacıyla, yağmur suyu yönetimi için yeşil altyapıyı devreye almak, binalarda enerji verimliliğini artırarak işlevlerini yerine getirmek için suya dayanan tesislerden daha az güç kullanmak ve güneş enerjisi gibi suya bağımlı olmayan yenilenebilir enerji kullanmak gibi diğer baskı faktörlerine karşı direnci artıran benzer aksiyonlar öneriyor.

Anadolu’nun büyük bir kısmının az yağış alması, ülkemizin iklim değişikliği ve kuraklığa karşı büyük tehlike altında olduğunu gösteriyor. İklim değişikliğinin getirdiği kuraklık ile ülkedeki tarım ve hayvancılık sektörleri büyük sekteye uğrayabilir, kuraklaşan bölgelerde oluşan sıcaklık dalgalarından dolayı orman yangınlarında artış görülebilir, büyük şehirlerde Cape Town’da yaşanana benzer bir su kıtlığı yaşanabilir. Ülkemizdeki başlıca su kaynaklarında görülecek kuraklıklar yalnızca tarım, enerji gibi sektörleri etkilemekle kalmaz, şehirler arasındaki gelir dağılımında büyük eşitsizliklere ve dolayısıyla toplumsal rahatsızlıklara sebep olabilir.

İklim değişikliği ve kuraklık acil ilgi gerektiren sorunlardır. Ciddiyetsizliğe tahammülü olmayan bu konularla ilgili dünya devletlerinin en ivedi şekilde ortak çaba içinde olması gerekiyor.