Küresel Güney Filistin devletini kabul ettirdi: AB ve ABD'nin Netanyahu'ya yönelik baskısı artıyor

Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu sonrası Filistin meselesi tüm dünyada bir numaralı gündem oldu. İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçları ve soykırım girişimi ABD ve Batı ülkelerinden de tepki görmeye başladı. Küresel Güney’in İsrail’e karşı tutumu ve ABD’ye yönelik baskılarının ardından tüm dünya Filistin devletinin gerekliliğini savunma noktasına geldi. 

Hüseyin Can TOPKAYA

huseyincantopkaya@intell4.com

7 Ekim’deki 'Aksa Tufanı' operasyonu öncesi Filistin meselesi uluslararası kamuoyunda güncelliğini yitirmişti. İsrail’in, 2020 yılında Abraham Anlaşması kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile ilişkilerini normalleştirmesinin ardından Orta Doğu’da yeni bir dönem başlamıştı.

İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında Mayıs 2022’de serbest ticaret anlaşması imzalanmış ve iki ülke arasındaki yıllık ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkması hedeflenmişti.

2023 yılında ise Suudi Arabistan ile İsrail arasında önemli normalleşme adımları atılmış; İsrail Turizm Bakanı Haim Katz’ın, Birleşmiş Milletler’in “Dünya Turizm Günü” nedeniyle Riyad’ı ziyareti çok konuşulmuştu.

İsrail’in, Filistin meselesini ve Batı Şeria’daki hukuksuz bir şekilde yeni yerleşim alanları açmasını unutturmak için Arap ülkeleriyle normalleşmek istediği yönünde değerlendirmeler yapılıyordu. 

Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonu sonrası bölgede tüm dengeler değişti. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ve işlediği insanlık suçlarının ardından Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme süreci durdu. Katar, Ürdün ve Mısır başta olmak üzere Arap ülkelerinden İsrail’e yönelik tepki sesleri yükseldi.

İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri yerlerinden ederek ikinci bir ülkeye gönderme girişimini Mısır ve Ürdün ‘kırmızı çizgi’ ilan etti. Uzun yıllardır İsrail ile diplomatik ilişkileri olan Mısır ve Ürdün, Filistinlilerin başka topraklara sürülmesini savaş ilanı saydıklarını duyurdu.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye yönelik saldırılarında en az 10 bin 800’ü çocuk, 7 bin 250’si kadın olmak üzere 25 bini aşkın Filistinli öldürüldü. 60 bini aşkın Filistinli ise yaralandı. 

İsrail’in saldırıları sonrası birçok hastane ve eğitim kurumları kullanılamaz hale gelirken sivil altyapı tahrip edildi. 

Öte yandan İsrail ile Hizbullah arasında 8 Ekim’den bu yana sınırda çatışmalar devam ediyor. Bu çatışmalarda 29 Lübnanlı sivil ve 162 Hizbullah mensubu hayatını kaybetti. 

Gazze’deki Hamas-İsrail çatışmalarının ardından Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki faaliyetleri arttı. Husilerin Kızıldeniz’deki İsrail ve ABD bağlantılı gemilere yönelik saldırıları Gazze’deki savaşın tüm bölgeye yayılabileceği yönündeki endişeleri artırdı.

Dünya ticaretinin yaklaşık beşte birinin Kızıldeniz üzerinden gerçekleştiği biliniyor. ABD ve İngiltere’nin Yemen’de Husilere yönelik operasyonu ise bölgedeki gerilimi daha da tırmandırdı.

İsrail, savaşı bölgeye yayabilmek için Lübnan ve Suriye’ye yönelik çeşitli saldırılar düzenliyor. Hizbullah, Hamas ve Devrim Muhafızları’nın kilit isimlerinin İsrail saldırıları sonrası hayatını kaybetmesi, Orta Doğu’da tansiyonun daha da yükselmesine neden oluyor.

AB VE ABD ‘İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM’ NOKTASINA GELDİ

İsrail’in Gazze’deki soykırım girişimi ve uluslarası alanda Netanyahu hükümetine yönelik desteğin neredeyse bitme noktasına gelmesinin ardından Avrupa Birliği ve ABD’den farklı açıklamalar gelmeye başladı.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, savaşın başlangıcından bu yana Filistin devletinin gerekliliğine dikkat çekiyor ve İsrail’in saldırılarının orantısız olduğunu vurguluyor.

Avrupa Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, son günlerdeki açıklamalarında, iki devletli çözümün ‘tek çıkış yolu’ olduğunu belirtiyor.

Borrell, 19 Ocak’ta yaptığı açıklamada, “İsrail reddetmekte ısrar etse de uluslararası toplum tarafından yapılacak baskılarla iki devletli çözümün barış getireceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı. AB dışişleri bakanlarının bugün 'Orta Doğu’da iki devletli çözüm' gündemiyle toplanması bekleniyor.

Diğer yandan ABD ile İsrail arasında iki devletli çözüm konusunda tartışmalar da devam ediyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın iki devletli çözüm önerisine tepki gösteren Netanyahu, Gazze’deki savaş sona erdikten sonra bir Filistin devleti kurulmasına karşı olduklarını söyledi.

İsrail’in Ürdün Nehri’nin batısındaki toprakların tamamında güvenliğe hakim olması gerektiğini söyleyen Netanyahu, "Amerikalı dostlarımıza bu gerçeği söylüyorum ve İsrail’in güvenliğine zarar verecek bir gerçeği bize dayatma girişimlerini durdurdum” dedi.

Netanyahu’ya yanıt veren Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise Biden yönetiminin iki devletli çözümden vazgeçmeyeceğini ve “Gazze’nin işgalinin” söz konusu olmadığını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller ise “Filistin devleti olmadan İsrail’in güvenlik meselesini çözmek mümkün değil” dedi.

İSRAİL’DE BENJAMİN NETANYAHU DÖNEMİ SONLANIYOR MU?

Gazze’deki soykırım girişimi sonrası en önemli müttefiklerinden de İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya tepki geliyor. Uluslararası arenada yalnızlaşan Netanyahu, kendi iktidarını korumak için savaşı tüm bölgeye yaymaya ve Batı’yı kendi yanına çekmeye çalışıyor. Netanyahu, savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana ordu ve koalisyon hükümetindeki partilerle de birçok anlaşmazlık yaşıyor.

Netanyahu hakkındaki yolsuzluk davaları yeniden başlarken, İsrail halkının da aşırı sağcı hükümete yönelik desteği her geçen gün azalıyor. Netanyahu’nun AB ve ABD’den gelen ‘iki devletli çözüm’ önerilerini reddetmesi sonrası Batı’nın İsrail’deki muhalefetle diyaloğu artıyor. 

NBC News’in aktardığına göre, ABD, Netanyahu’ya “Filistinlilere devlete giden bir yol karşılığında Suudi Arabistan ile normalleşme planı” önerdi ancak aşırı sağcı başbakan bunu reddetti.

Netanyahu’nun sonsuza kadar görevde kalmayacağını aktaran NBC News, ABD’nin yeni bir hükümet beklentisi doğrultusunda İsrailli siyasilerle zemin hazırladığını ve Blinken’ın ana muhalefet lideri Yair Lapid ile görüşmesinin de bu kapsamda olduğunu yazdı. 

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Davos Forumu’ndaki konuşmasında, Orta Doğu’da “yeni bir denklemin” oluştuğuna dikkat çekerek, “dönüm noktasına gelindiğini” söyledi. Blinken, “Filistin halkının, isteklerini yerine getirme kabiliyetini en üst düzeye çıkaran bir yönetime ihtiyacı var. Bölgede İsrail ile ilişki kurmaya hazır Arap ve İslam ülkeleri bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ise “Bir Filistin devletinin kurulması yoluyla bölgesel barışın güven altına alınmasını ABD yönetimiyle çalışıyoruz” dedi.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ise Davos’ta yaptığı konuşmada, “Suudi Arabistan ile normalleşmenin Gazze’deki savaştan çıkışın anahtarı olduğunu” söyledi. 

Son günlerde yaşanan gelişmeler, Aksa Tufanı operasyonu sonrası neredeyse tüm dünyanın Filistin devletinin gerekliliği konusunda aynı noktaya geldiğini gösteriyor. İsrail’in en önemli müttefiki ABD ve Batı dünyasından da “iki devletli çözüm” önerileri dile getiriliyor. ABD ve Avrupa Birliği, İsrail’de Netanyahu sonrası döneme hazırlık yapıyor.

Abraham Anlaşması’nın ardından neredeyse unutturulma noktasına gelen Filistin meselesi, Aksa Tufanı sonrası önümüzdeki yıllarda da dünyanın en önemli gündem maddesi olacak gibi gözüküyor. 

Savaşın en başından bu yana Filistin devletini savunan Küresel Güney, başta Orta Doğu olmak üzere birçok bölgede nüfuzunu artırıyor. Küresel Güney’in en önemli ülkelerinden BRICS üyesi Güney Afrika, İsrail’in Gazze’deki soykırımı nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı’na açtığı dava sonrası çalışmalarını sürdürüyor.

Filistin devletinin kurulmasının ardından Küresel Güney’in uluslararası krizlerde ve savaşlarda daha fazla rol alması ve ABD ile Batı ülkeleri üzerindeki baskının artması bekleniyor. 

Filistin devletinin kısa bir süre içerisinde kurulması düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Filistinliler ise Batı Şeria’daki Mahmud Abbas yönetiminden ayrı bir devlet kurulmasını istiyor.