İran'da tepkilere rağmen idamlar devam ediyor: Uluslararası kamuoyundan itiraz sesleri yükseliyor!

İran’da kadınlar başörtüsü yasağına karşı gelmek için eylemlerine devam ediyor. Tahran hükümeti, Mahsa Amini gösterilerine katılan protestocular hakkında idam kararı veriyor. İran'ın göstericilere yönelik bu kararları, dünya kamuoyunda ciddi bir şekilde tartışılıyor. İnsan hakları kuruluşları, gerçekleşen infazlar nedeniyle Tahran hükümetine tepki gösteriyor.

İran’da kadınlar başörtüsü yasağına karşı gelmek için eylemlerine devam ediyor. Ülkede İslam Devrimi sonrası yürürlüğe giren şeriat kanunlarına göre; kadınların başörtüsü takması ve uzun kıyafetler giymesi zorunlu kılınmıştı. Söz konusu kurallara uymayan kadınlara, para ve hapis cezası uygulanması kararlaştırılmıştı.

Geçtiğimiz eylül ayında 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin “ahlak polisi” sorgusunda hayatını kaybetmesinin ardından ülke tarihinin en önemli kitlesel protestoları başladı.

İran’ın Tahran kentinde 13 Eylül 2022'de 'ahlak polisi' olarak bilinen İrşad Devriyeleri tarafından gözaltına alınan Mahsa Amini, bir süre sonra yaşamını yitirmişti. Bu olay, ülke çapında protesto gösterilerine sebep olmuştu.

Mahsa Amini için 17 Eylül 2022'de memleketi Sakkız'da düzenlenen cenaze töreni sonrasında başlayan gösteriler, birçok kente yayılmıştı. İran rejimine karşı düzenlenen protestolar; fazlasıyla bölünmüş ve önemli derecede anlaşmazlıklar yaşayan İran muhalefetinde, rejimin yıkılması yönündeki inancı ve atılması gereken adımlar konusunda üzerindeki baskıyı artırmıştı.

REJİM GERİ ADIM ATMIYOR

İran yönetimi, protestoların son derece ciddi olduğunu kavradı. Ordu ve Devrim Muhafızları arasında, halka uygulanan şiddetten rahatsız olan asker oranının son derece yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Tahran yönetimi, göstericileri tehdit ediyor ve dış güçler tarafından olayların körüklendiğini ileri sürüyor. Yönetimin temelleri şeriat hükümlerini temsil ettiği için zorunlu tesettür gibi konularda geri adım atılması, iktidarın egemen gücünün doğrudan sarsılacağı anlamına geliyor.

Sosyal medya kullanımının ülke çapında artması ve gençlerin üzerinde oluşturduğu etkiyle açığa çıkan sinerji sonucu, daha önceden yaşanmamış ve çoğu zaman bölgesel olan protestolar, bu defa ülkenin her tarafına yayıldı. Söz konusu eylemler; tüm baskılara, şiddete ve kanlı olaylara rağmen devam ediyor.

KIZ ÖĞRENCİLER ZEHİRLENDİ

Geçtiğimiz aylarda İran’ın Sakkız şehrinde bulunan Mirac Kız Lisesi’ndeki öğrencilerin kimyasal gaz ile zehirlendikleri iddia edilmişti. Öğrencilerin zehirlenmesine sebep olan saldırıyı protesto eden Sakkızlı göstericiler, okulda asılı bulunan İran bayrağını indirdi.

Sakkız'daki göstericiler, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney aleyhinde sloganlar atarak protestolar gerçekleştirdi. Emniyet güçleri ve okulda toplanan kalabalık arasında büyük bir arbede çıktı. 47 öğrenci hastaneye kaldırıldı ve 20 öğrencinin durumunun kritik olduğu belirtildi.

İran'da 30 Kasım 2022'den bu yana özellikle kız öğrencilerin öğrenim gördüğü okullarda toplu zehirlenme vakaları yaşanıyor. Şu ana kadar 238 okulda 5 binden fazla öğrenci zehirlendi. Öğrencilerde solunum sıkıntısı, mide bulantısı ve baş ağrısı gibi belirtilere sık sık rastlanıyor.

İDAM CEZALARI DEVAM EDİYOR

Dünyanın en fazla idam cezası uygulayan ülkesi konumunda bulunan İran’da idamlar devam ediyor. Geçtiğimiz yıl en az 585 kişinin infaz edildiği ülkede, idamlar bu yıl da büyük bir artış gösterdi.

Mahsa Amini’nin öldürülmesi sonucu başlayan protestolara katılan 3 kişi daha insan hakları savunucularının uyarılarına rağmen idam edildi. İdam edilen kişiler 30 yaşındaki Macit Kazemi, 36 yaşındaki Salih Mirhaşemi ve 37 yaşındaki Said Yakubi olarak bildirildi. Ancak ne şekilde infaz edildikleri açıklanmadı. Bu kişiler, kasım ayında İsfahan kentinde üç güvenlik mensubunun ateş açılarak öldürüldüğü olaylara karışmakla suçlanıyordu.

Avrupa merkezli iki insan hakları kuruluşu, kitlesel protestoların ülke geneline yayıldığı 2022 yılında, idamların bir önceki yıla göre yüzde 75 oranında arttığını açıkladı. İnsan hakları kuruluşlarına göre, İran yönetimi idamları; halkı korkutmak, sindirmek ve baskı altına almak için kullanıyor.

Norveç merkezli İran İnsan Hakları (IHR) ve Paris merkezli İdam Cezasına Karşı Birlikte (ECPM) adlı kuruluşlara göre, İran'da geçtiğimiz yıl en az 582 kişi ölüm cezasına çarptırılarak infaz edildi. Bu sayı, 2021 yılında 333'tü. 2022 yılı ise İran'da 2015 yılından bu yana en fazla idam cezası infazının gerçekleştirildiği yıl olarak kayıtlara geçti. Bu iki kuruluş, İran yönetimini, halk arasında korku salmak amacıyla idam cezasını basit suçlamalara kılıf uydurarak siyasi olmayan suçların cezalandırılmasında da kullanmakla suçluyor.

ABD ve BATILI ÜLKELER TAHRAN YÖNETİMİNE TEPKİLİ!

İran’da yaşanan protesto ve gösterileri sert bir şekilde bastırmaya çalışan rejime, dünyanın önde gelen ülkelerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, yaptığı açıklamada, İran yönetiminin halka uyguladığı baskıyı ve Almanya’yı tehdit etmesini sert bir dille eleştirdi. Göstericilere ve Almanya'daki İran kökenli vatandaşlara da seslenen Scholz, "Talep ettiğiniz her şeyin arkasındayız, insan hakları ve kadın hakları için. İran halkının yanındayız" dedi.

İran’daki gösteri ve protestolar, Tahran’ın Washington ve Avrupa başkentleriyle ilişkilerinin en hassas dönemlerinden birine girdiği bir zamana denk geldi. İran ile küresel güçler arasındaki birkaç yıldır süren 2015 İran nükleer anlaşmasını (resmi adıyla Kapsamlı Ortak Eylem Planı veya KOEP) canlandırma müzakerelerinin ardından İran ile ABD arasında hala ciddi ihtilaflar var.

Nitekim protestolar başlamadan çok önce o ihtilaflar müzakereleri durma noktasına getirmişti. Üstelik İran nükleer silah üretme kapasitesine hiç olmadığı kadar yaklaşmıştı. 

Tahran, nükleer programındaki ilerlemeyi Batı’yı daha fazla tavize itmek için bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. ABD, Kanada ve Batılı ülkeler; ülkedeki protestocuların şiddetle bastırılmasını kınayarak İran hükümetine şiddeti sonlandırma çağrısında bulunuyor. Washington ve Ottawa, protestoları bastırmada yer alan İranlı yetkililere yaptırım uygularken; Avrupa Birliği de benzer adımlar atmayı planlıyor.

KÖRFEZ ÜLKELERİ TEPKİSİZ KALDI

İran’ın Arap komşularının neredeyse tamamı protesto ve gösteriler konusunda tepkisiz kalmayı tercih etti. İran hükümetinin Suudi fonlu Farsça medya organlarını protestolara destek vermekle suçlamasına rağmen; Riyad, şu ana dek yaşanan olaylar hakkında sessiz kaldı.

Aynı durum diğer Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri ve genel anlamda Arap devletleri için de geçerli. Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman el-Sani, protestoları sadece “iç mesele” olarak tanımlamış, Doha’nın protestoların şiddet yoluyla bastırılmasına karşı olduğunu ifade etmişti.

Körfez ülkelerinin temkinli duruşunun arkasındaki esas neden; Arap Baharı’na tepkilerinde de görüldüğü gibi her türlü halk hareketine ve popülist rejim değişikliğine kategorik olarak karşı olmaları olarak açıklanabilir.

İran’daki halk gösteri ve protestoları, İslam Cumhuriyeti’ni meşruiyetine yönelik en büyük meydan okumayla karşı karşıya getirdi. Protestocuların talepleri doğrudan dış politika konularını etkilemiyor olsa da; İran’daki iç gelişmelerin uluslararası etkileri belirgin hale gelmeye başladı.

Protestolar ve protestoculara duyulan uluslararası ilgi, İslam Cumhuriyeti ile Batı arasındaki ilişkilerin normalleşme ihtimalini daha da azalttı. Bu durum aynı zamanda KOEP’in geleceğine de şüphe düşürdü. Protestocular bastırılırken, Batılı devletlerin İslam Cumhuriyeti ile diplomasiyi meşrulaştırması şimdiki süreçte zor gözüküyor.