Türk Savunma Sanayi son 20 yılda 100 yıllık planları hayata geçirdi

Türk Savunma Sanayisi, son yıllarda yaşanan önemli gelişmeler ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ni dünyanın en güçlü ordularından biri haline getirme hedefine bir adım daha yaklaştırdı. Savunmada yerli ve milli düşünce ile yapılan hamleler Türkiye’yi bölgesel bir güç pozisyonuna yerleştirirken aynı zamanda bu alanda ihracat yapma potansiyeli de kazandırdı.

Kübra Sonkaya
kubrasonkaya@intell4.com


Türkiye, yakın döneme kadar savunma sanayisinde çoğunlukla dışa bağımlı bir ülke durumundaydı. PKK terör örgütü ile verilen uzun soluklu mücadele, ABD ve İsrail gibi ülkelerden savunma sistemleri teminini zorunlu kılıyordu.


İsrail HERON’larının teslimatının gecikmesi, operasyonel başarısızlıklar, İsrail istihbarat teşkilatları ile eş zamanlı ve doğru bilgi aktarımının sağlanamaması gibi olumsuzluklar milli savunma sistemlerine hız kazandırdı.


100 YIL ÖNCE TEMELLERİ ATILDI

Türkiye’de savunma sanayisinin ilk adımları Osmanlı’ya kadar dayanmaktaydı. Ancak teknolojik yetersizlikler ve savaştan kaynaklanan ekonomik krizler girişimleri yavaşlatıyordu.

Türk havacılık ve sanayisine ilham kaynağı olan Vecihi Hürkuş,  1924'te savaş esnasında Yunanlılardan kalan uçak malzemelerinden yararlandı ve en büyük hayalini gerçekleştirerek ilk Türk uçağı "Vecihi K-VI"yı yaptı.

Personel olmadığı için “uçabilirlik sertifikası” alamayan Vecihi Hürkuş, ilk uçuşu 1925’te kendisi gerçekleştirdi.

Kayseri'de Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi'ne (TOMTAŞ) ait fabrika kurmak için Almanlarla anlaşan Milli Savunma Bakanlığı, Vecihi Hürkuş’u Almanya'ya gönderdi. Birkaç sene içerisinde Hürkuş, ilk sivil uçağı imal etti, Nuri Demirağ’dan nakit desteği alarak yalnızca 92 günde “Nuri Bey” adını verdiği uçağını havalandırdı. “Türkkuşu Mektebi”nde öğrenciler yetiştirdi ve “Türk Kanadı” şirketini kurdu.

Vecihi Hürkuş’un  tüm engellere ve eksikliklere rağmen göklere olan tutkusu ve uçak sevdası bugünkü yerli ve milli üretimlere ışık tutarak azmettirici güç olmuştur.


AMERİKA’DAN ASKERİ DESTEK

Cumhuriyetin ilanı itibarıyla Türk savunma sanayisi devlet tarafından öncelikli konulardan oldu. Ankara ve civarında yeni tesisler kurulmuş ancak gerekli altyapıya sahip olunmadığı için çağın gereklerine yeterince ulaşılamamıştı.


2. Dünya Savaşı sonrası dünya kutuplaşmış ve Türkiye’nin NATO’ya girişi ile askeri alanda dışarıdan yardım alınmaya başlandı. Askeri yardımlar savunma sanayisinde devlet desteğinin azalmasına sebep oldu ve girişimler durma noktasına geldi.

1960'lara gelindiğinde bölgede, Türkiye’nin de bir taraf olduğu sorunlar meydana geldi. 1963 ve 1967'de Kıbrıs'ta meydana gelen krizin akabinde 1974'te Kıbrıs Harekatı düzenlendi.

Harekâtı takiben yaşanan silah ambargosu, ulusal kaynaklara dayalı bir savunma sanayi ihtiyacını yeniden gündeme taşıdı.

1974’te Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kurularak durağanlaşan yatırımlar sınırlı şekilde de olsa yeniden yapılandırılmaya başlandı. TSK’ya destek amaçlı vakıflar ve bağışlar sayesinde Aselsan ve Havelsan gibi işletmeler açılarak bugünün adımları atıldı.

1985’te Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın faaliyete geçmesiyle yaklaşık 40 yıllık yoğun çalışmalar sonucu  Türkiye'de modern bir ulusal savunma altyapısı oluşturuldu.

SON 20 YILDA YERLİLEŞTİK

Aselsan, Havelsan, Tusaş gibi oluşumların yanı sıra özel şirketler de geçtiğimiz yıllarda büyük atılımlar gerçekleştirerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine büyük katkılarda bulundular.

Cumhuriyetin 100. yılına armağan edilen yerli İHA ve SİHA'larımız, ilk milli tankımız Altay, taarruz helikopterimiz ATAK, Türkiye'nin en büyük, dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu ile yepyeni bir sayfa açıldı. TSK’nın gücüne güç katıldı ve Türkiye dünyanın en güçlü ordularından biri haline geldi.


20 yıl önce savunma sanayisinde yerlilik oranı yüzde 20 seviyelerinde iken şimdilerde yüzde 80'i gördü. Proje sayısı 12 katına çıkarak 66'dan 793'e ulaştı. Savunma ve havacılık ihracatı 17 kat artış göstererek 4,4 milyar dolar ile rekor seviyeye çıktı. Milli piyade tüfekleri, elektronik harp araçları, füze ve yerli bombalar üretilerek envantere dahil oldu.

ANKA, BAYRAKTAR TB2, AKSUNGUR ve AKINCI İHA'larının, aralarında NATO üyesi ülkelerin de bulunduğu onlarca ülkeye ihracatı gerçekleşti.

TCG Anadolu’nun yanı sıra, ADA sınıfı 5 MİLGEM, 2 çıkarma gemisi ve çok daha fazlası da milli imkanlarla Mavi Vatan savunmasında yerini almaya hazırlandı. Milli gemilerimiz müttefik ülkelere ihraç edilmeye başlandı.

Savunma sanayisinde envantere giren ve ihraç başarısı yakalayan pek çok ürün ile beraber geliştirme aşamasıyla da dünyada adını duyuran çok sayıda yeni girişimler bulunuyor. Bunlar her geçen gün test denemeleri gerçekleştirerek üretim aşamasına dahil oluyor.

KIZILELMA, HÜRJET ve ATAK-2 GÖKLERDE

Türkiye'nin ilk insansız jet motorlu savaş uçağı olan KIZILELMA göklerde yerini alıyor. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) tarafından geliştirilen insansız savaş uçağı ANKA-3  uçuşa geçerken milli savaş uçağı KAAN için ise geri sayım başladı. 

İlk jet motorlu uçak HÜRJET ve Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri ATAK-2 de aşamaları tamamlayarak uçuşa geçti. 

Yerli hava araçları artık yerli motorlarla da çalışmaya başladı. TEİ tarafından geliştirilen milli motor TS-1400 tamamı özgün ilk milli helikopter GÖKBEY'de yerini aldı.

Türkiye'nin menzili 1000 kilometreyi bulması hedeflenen balistik füzesi TAYFUN'un atışlı testleri planlandı. Milli hava savunma ailesinin uzun menzilli üyesi olan SİPER, 100 kilometrenin üzerinde menzile erişti.

“KENDİ SAVAŞ GEMİSİNİ YAPAN 10 ÜLKEDEN BİRİYİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kara, hava ve deniz araçlarında Türkiye'nin ihtiyaçlarının yerli ve millî imkânlarla karşılanabildiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya ilişkin : "İHA ve SİHA teknolojisinde geldiğimiz konum zaten biliniyor. TB-2 ve ANKA ile başladığımız yolculuğumuzu AKINCI ve AKSUNGUR ile bir üst lige taşıdık. İnsansız savaş uçağımız Kızılelma ile inşallah bu alanda çığır açacağız. Kendi savaş gemisini yapan dünyadaki 10 ülkeden birisiyiz. Gemilerimizi sadece kendimiz tasarlamak ve üretmekle kalmıyoruz. Gemilerde kullanılan silah sistemlerinden radarlara, bilgi sistemlerinden elektronik harbe kadar birçok teknoloji de yine biz geliştiriyoruz. Silahlı insansız deniz, hava ve kara araçlarında yeni ürünlerle kapasitemizi sürekli güçlendiriyoruz. Tasarımdan geliştirmeye, inovasyondan seri üretime kadar her konuda farklı bir ivme yakalamış durumdayız." ifadelerini kullandı.

4,5 MİLYAR DOLAR İLE İHRACAT REKORU KIRILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılından bu yana savunma sektöründeki gelişmeleri rakamsal olarak paylaştı. Açıklamalara göre 2002 yılında savunma alanında sadece 57 firma faaliyet gösterirken bugün sayının 2 bin 500 olduğu belirtildi.

Savunma sanayi,  80 binden fazla çalışanıyla ülke ekonomisinin lokomotifi haline geldi. 1 milyar dolar olan ciro rakamının 12 milyar doları aştığı aktarıldı. 

Araştırma geliştirme harcaması 49 milyon dolardan 2 milyar dolara yükseldi. 248 milyon dolar civarında olan ihracat rakamları, geçtiğimiz sene 4,5 milyar dolar ile rekor seviyeye ulaştı.

Bu yılın ilk yarısında savunma ihracatının 2 milyar 400 milyon dolar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Sene sonunda inşallah 6 milyar dolarlık ihracat hedefliyoruz. Sadece sene başından bu yana yeni Altay tankımızı, donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu'yu, beşinci nesil millî muharip uçağımız KAAN, HÜRJET ve ATAK'ı, Yeni Nesil Fırtına Obüslerimizi, hasılı hava, kara ve denizde tarihi nitelikte birçok projemizi ya devreye aldık ya da teslimatını, testlerini veya uçuşunu başarıyla gerçekleştirdik. Üç ay önce hangardan çıkardığımız KAAN'ı inşallah yıl sonunda havada da göreceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilerleyen dönemde TCG Anadolu'nun bir üst segmentinin savunmaya kazandırılacağını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen aylarda ilk uçuşunu yapan HÜRJET'in de 2025 yılında envantere girmesini planladıklarını, savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar çalışmaların süratle devam edeceğini belirtti.

Milli Teknoloji hamlesi anlayışıyla atılan adımlar küresel araştırma merkezlerinin istatistiklerine de yansıdı. İsveç merkezli düşünce kuruluşu Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) 2022 yılı küresel silah ihracatı raporuna göre; küresel silah ihracatındaki payı 2018-2022 yılları arasında yüzde 1,1 olarak seyreden Türkiye, dünya sıralamasında 12. oldu. Bir önceki dört yıllık zaman dilimi ile kıyaslandığında, Türkiye'nin küresel payının yüzde 0,5 arttığı belirtildi.

Öte yandan iki zaman dilimi arasında Türkiye, silah ihracatında yüzde 69 yükseliş kaydetti. Küresel askeri harcamalar tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşırken Türkiye’nin askeri harcamaları 2021 yılına göre yüzde 26 düzeyinde düşüşe uğradı.

Türkiye’nin Savunma Sanayisinde yerli ve milli üretime ağırlık vermesi, gözle görülür şekilde dışa bağımlılığın azalmasını ve askeri ürünlerin ihracatının artmasını sağladı.


100 yıl önce kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk’ün destek ve teşvikiyle aşılanan tam bağımsızlık fikri, bugün gururla hayata geçiriliyor.