"Avrupa'nın hasta adamı": Almanya gerileme ile karşı karşıya

Yapısal sorunlarla mücadele eden ve koronavirüs ile Ukrayna savaşının getirdiği küresel krizlerle ekonomik sorunlar yaşayan Almanya, 1990'ların sonunda yaşadığı sorunların benzerleriyle karşı karşıya. İngiliz The Economist dergisi, Almanya için 3 Haziran 1999 tarihinde etiket niteliğinde bir başlık kullanmıştı: “Almanya, Avrupa’nın yeni hasta adamı…” Aynı dergi, yaklaşık 25 yıl sonra Alman ekonomisi için aynı başlığı attı: “Almanya, yeniden Avrupa’nın hasta adamı mı oluyor?”

Kübra Sonkaya
kubrasonkaya@intell4.com 

Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya, yüksek enflasyonla mücadele veriyor. 2000'li yılların başında durgunlaşmaya başlayan Alman ekonomisi, en kötü büyüme rakamlarına 2002 yılında ulaşmıştı.

Ülkede yaşlanan nüfusla birlikte, refah sistemi baskı altında kaldı. 2008'in ikinci ve üçüncü çeyreğinde küresel ve Avrupa'da yaşanan durgunluk döngüsü ve sertleşen iş piyasası, işsizliğin çift haneli rakamlara çıkmasına sebep oldu.

Yaşadığı ekonomik sıkıntıların ardından 'Avrupa'nın hasta adamı' olarak nitelendirilen Almanya, bu etiketi üzerinden atmak için bir dizi iş gücü reformunu harekete geçirdi.

Ortaya konan bu reformlarla komşularının ve bölgesinin ilgi odağı haline geldi. İhracatının çoğu mühendislik ürünleri, özellikle makineler, otomobil, kimyasal ürünler ve metallerden oluşan ülke; ihracat merkezi olarak dünya ekonomisinde büyük rol oynadı.

Ancak Almanya altın çağını yaşarken, dünyada farklı gelişmeler meydana geldi. Avrupa'nın en büyük ekonomisi büyümede lider konumdan geride kalan bir ekonomi hâline geldi. Geçtiğimiz günlerde daralma veya durgunluğun üçüncü çeyreği tekrar etti.

GELİŞMİŞ EKONOMİLERDE TEK KÜÇÜLME

Uluslararası Para Fonu, Almanya’nın bu yıl küçülen tek gelişmiş ekonomiye sahip olacağını düşünüyor.

Yaşanan gelişmelerin ardından Almanya, 20 yılın ardından tekrar 'Avrupa'nın hasta adamı' olarak değerlendiriliyor.

Almanya'nın kendisi de dâhil olmak üzere avro para birimini kullanan 20 ülke için ortalama yüzde 0,9'luk bir artışa kıyasla yüzde 0,3'lük bir daralma yaşanması bekleniyor.

Uzun süreli bir durgunluk, 2008-2009 mali krizini takip eden on yılda yılda ortalama yüzde 2 büyüyen, bu dönemin çoğunda bütçe fazlası veren ve ihracatında patlama yaşayan bir ekonomi için ciddi zarar olarak nitelendiriliyor.

Kiehl Dünya Ekonomisi Enstitüsü araştırma direktörü Stefan Kooths'a göre; Almanya, tek bir büyük hastalıktan ziyade "bir dizi bireysel sorundan" yakınıyor.

IMF'nin öngörüsüne göre; Almanya önümüzdeki beş yılda da Amerika, İngiltere, Fransa ve İspanya'dan daha yavaş büyüme gösterecek.

Yine de Almanya'nın durumu 1999'daki kadar ciddi görülmüyor. Bugün işsizlik yüzde 3 civarında; ülke daha zengin ancak Almanlar, ülkelerinin gerektiği gibi işlemediğinden ve yüksek enflasyonla boğuşmaktan memnuniyetsizliklerini dile getiriyor.

Almanya'da yaşayan her beş kişiden dördü, anketörlere Almanya'nın yaşanacak adil bir yer olmadığını dile getiriyor.

Mühendislik devi olarak adlandırılan ülkede peş peşe bir dizi sorun meydana geldi. Trenlerin  artık eskisi kadar seri çalışmaması, İsviçre’nin geç kalan trenleri ağına dâhil etmemesiyle sonuçlandı.

Eskimiş resmî uçağının arızalanması nedeniyle bu yaz ikinci kez yurt dışında mahsur kalan Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Avustralya gezisini iptal etmek zorunda kaldı.

Almanya'nın bu noktaya gelmesindeki en büyük etken olarak yeni sanayilere eksik yatırım yapılması gösteriliyor.

Genel olarak, ülkenin gayrı safi millî hasıla payı olarak bilgi teknolojisine yaptığı yatırımın, Amerika ve Fransa'daki yatırımın yarısından daha az olduğu biliniyor.

Bürokratik muhafazakârlık da bu durumun engellerinden birisi olarak değerlendiriliyor.

Bir işletmeyi işletmek için lisans almak 120 gün sürüyor; bu süre OECD ortalamasının iki katına tekabül ediyor.

Buna kötüleşen jeopolitik, karbon emisyonlarını ortadan kaldırmanın zorluğu ve yaşlanan nüfusun getirdiği sıkıntılar da eklenenince sonuç kaçınılmaz oluyor.

Almanya'nın önde gelen telekomünikasyon şirketi olan Deutsche Telekom'un Yönetim Kurulu Başkanı Timotheus Höttges, ülkede dijitalleşmeyi engelleyen bürokratik engellerin hızla kaldırılmaması halinde şirketin yatırımlarını yurt dışına taşıyabileceği konusunda Alman hükûmetine uyarıda bulundu.

Höttges, "Eğer mevcut koşullar değişmezse ABD dâhil yurt dışındaki yatırım fırsatlarını değerlendirmek zorunda kalabiliriz. ABD'deki telekomünikasyon sektöründe müşteri başına gelir, Almanya'dakinden 3 kat daha yüksek" şeklinde konuştu.

Diğer yandan Almanya'da hükûmeti oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) arasında ekonomik ve sosyal politikalar konusunda yaşanan anlaşmazlıkların da ekonomiyi olumsuz etkilediği aktarılıyor.

ALMANYA ÖNLEM ALMAYA ÇALIŞIYOR

Hükûmet ortakları, yüksek faiz gibi ekonomide mevcut sıkıntılara karşı 7 milyar avroluk kurumlar vergisi indirim paketinde uzlaştı.

SPD, Yeşiller Partisi ve FDP'nin oluşturduğu koalisyon hükümeti, zayıflayan Alman ekonomisi için “Ekonomik Büyüme Fırsatları Yasası" olarak adlandırılan paket konusunda 4 yıllık anlaşma sağladı.

Yasa, ülkede yatırım ve inovasyon için teşvikler oluşturmayı amaçlıyor.

Yasada, şirketlere iklim dostu yatırımlar yapma konusunda teşvikler planlanırken, araştırmalara ve şirketlere vergi teşvikleri sağlanması hedefleniyor. Toplamda ise 7 milyar avroluk kurumlar vergisi indirimi planlanıyor.

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, konuya ilişkin değerlendirmesinde, ekonomilerin yüksek faiz oranları ve zayıf ihracat gibi zorlu koşullarla çevrildiğini belirterek, “Artık Almanya’ya yatırım yapmanın değerli olduğuna dair sinyaller vermeliyiz" mesajını verdi.

Alman koalisyon hükûmetini oluşturan partiler arasında ekonomik ve sosyal politikalar konusundaki anlaşmazlıkların ekonomiyi olumsuz etkilediği ifade edilirken; söz konusu vergi indirimleri hükûmetin farklı partiden iki bakanı arasında tartışmalara sebep olmuştu.

Aile Bakanı Lisa Paus ile Maliye Bakanı Christian Lindner, çocuk yardımına ilişkin aylardır "ne kadar ek para ayrılması gerektiği" konusunda tartışma içindeydi.

Lindner'in desteklediği “Ekonomik Büyüme Fırsatları Yasası” daha önce “Temel Çocuk Güvenliği Yasa Taslağı” kapsamında 12 milyar avro talep eden Yeşiller Partisi’nden Aile Bakanı Lisa Paus tarafından engellenerek yürürlüğe girememişti.

VASIFLI ÇALIŞAN SORUNU VAR

Ülke yaklaşık 1,1 milyon Ukraynalı mülteciyi çekmiş olsa da bunların birçoğunu yakında evlerine dönebilecek çocuklar ve çalışmayan kadınlar oluşturuyor.

İşverenlerin beşte ikisi, vasıflı işçi bulmakta zorlandıklarını aktarıyor. Berlin eyaleti, boş öğretmen kadrolarının yarısını bile nitelikli personel ile doldurmakta zorlanıyor.

Son yıllarda yaşanan Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi çok sayıdaki kriz Alman ekonomisinin zayıf yönlerini ortaya çıkarırken; Çin başta olmak üzere birçok ülkenin Almanya'dan ithal ettiği malları giderek daha fazla üretebilmesi Alman ekonomisinin daha fazla büyümesini engelliyor.

Volkswagen ve Siemens gibi ünlü üreticilerinin de dâhil olduğu daha geniş sanayi sektörü de zarar görmeye başladı. Resmî tahminlere göre, sanayi üretimi haziran ayında yıllık bazda yüzde 1,7 azaldı.

S&P Global'in çarşamba günü yayınladığı verilere göre; hem hizmetleri hem de imalatı kapsayan Almanya'daki ticari faaliyetler, ülkenin sıkı pandemi kısıtlamalarını kademeli olarak kaldırmaya başladığı Mayıs 2020'den bu yana en hızlı düşüşünü ağustos ayında yaşadı.

ING'nin küresel makroekonomik araştırma başkanı Carsten Brzeski, CNN'e "Almanya'nın endüstriyel sipariş defterleri son 12 ayda boşaldı" açıklamasını yaptı.

Brzeski, "Almanya'nın Çin'e ihracatı çok yavaş, pandemi öncesine göre çok daha düşük" ifadelerini kullandı.

Almanya, 2023 yılının ilk yarısında Çin'e 53,4 milyar avro değerinde mal ihraç etmişti. Bu, 2022'nin ilk yarısına göre yüzde 9 daha düşük oran olarak kaydedildi.

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), 21 Ağustos'ta ülke ekonomisindeki büyümenin üçüncü çeyrekte de yurt dışından gelen zayıf talep ve artan finansman maliyetleri nedeniyle yatay kalmasını beklediğini ifade etmişti.

Bundesbank'ın ekonomiye yönelik ağustos ayı raporunda, öncü tahminlerin Alman ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde sıfır büyüme kaydettiğine işaret ettiği belirtilerek; temmuz-eylül dönemi için de görünümün çok daha iyi olmadığı belirtilmişti.

Diğer yandan ikinci çeyrekte de ekonomide büyümenin gerçekleşmemesi, Almanya'nın sadece geçici bir ekonomik gerileme mi yaşadığı, yoksa bunun kalıcı bir büyüme zayıflığıyla mı sonuçlanacağı sorusunu da tartışmaya açtı.

Almanya'nın parlak günlerini geri dönüp dönmeyeceği konusuna uzmanlar şüpheli yaklaşırken hükûmetin atacağı adımlar merak ediliyor.

Alman hükûmetinin öncelikle nitelikli göç üzerinde sunduğu yeni çalışmaları hızlıca hayata geçirmesi bekleniyor.

Özellikle Türklere vize kolaylığı sağlaması ile gündeme gelen nitelikli göç alma arzusu kapsamında 2024’e kadar ciddi adımlar atılacağı düşünülüyor.