Irak izlenimleri: Mukteda es-Sadr'ın taraftarları çoğalıyor

Hüseyin Can Topkaya huseyincantopkaya@intell4.com

1 yıl aranın ardından yeniden Irak’tayım. Uzun yıllardır kendini işgallerin, iç savaşların, mezhep çatışmalarının ve siyasi krizlerin içerisinde bulmuş bu ülkede aklımdaki birçok soruya cevap bulmaya çalışıyorum.

Irak’a her gittiğimde kendimi gelişmemiş bir Orta Doğu ülkesinin içerisinde bulmakla birlikte ülkenin altyapı, belediyecilik hizmetleri, sağlık, ulaşım ve şehircilik anlamında bir adım dahi ileriye gitmediğini gözlemliyorum.

Dikkatimi çeken en önemli sorunlardan birisi; Kerkük, Kerbela, Necef ve Bağdat gibi şehirlerde vatandaşlara tam anlamıyla elektrik hizmeti verilememesi. Gün içerisinde birkaç kez elektrik kesintileri yaşanıyor ve bu durum Iraklıların tüm işlerini olumsuz etkiliyor.

Bu ülkede yıllardır hiç değişmeyen bir diğer sorun ise birçok şehrin bakımsız kalmaya devam etmesi. Toplanmayan çöpler, çözülmeyen altyapı sorunları ve belediyecilik hizmetinin yetersiz seviyede kalması; kötü kokuların yanı sıra birtakım sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor.

Tüm bunlarla birlikte şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki Irak’ta siyasi olarak dengeler çok hızlı değişiyor ve insanlar kendilerini sürekli yeni bir kargaşanın içerisinde buluyor. Yazının başında belirttiğim soru işaretlerinden en büyüğü Irak siyasetinin son 20 yılına damga vurmuş Şii lider Mukteda es Sadr.

“MUKTEDA’YI GERÇEK ANLAMDA ANLAYAN HER IRAKLI ONUN YANINDA YER ALIR”

Irak tarihinin önde gelen dini liderlerinden biri olan ve Şubat 1999’da bir faili meçhul suikast sonucu öldürülen Muhammed Sadık es Sadr’ın oğlu Mukteda es Sadr, ABD'nin 2003 yılındaki işgalinden bu yana ülke siyasetinde önemli rol oynuyor.

2003 yılında Mehdi Ordusu adı ile bir askeri birim kuran Mukteda; ABD askerlerine karşı savaşmış, ülke içinde ve ülke dışında isminden fazlasıyla söz ettirmeyi başarmıştı.

Sadr en büyük başarısına ise Ekim 2021’de yapılan seçimlerde ulaştı. Sadr bu seçimlerde 72 milletvekili çıkartarak birinci olmayı başarmış, daha sonrasında ise Irak kriz üzerine kriz yaşamıştı. Sadr’ın hükümeti kurmak için İran’a yakınlığıyla bilinen partilerle birlikte hareket etmeyeceğini açıklaması, ülkeyi uzun bir süre siyasi olarak çıkmaza sokmuştu.

Daha sonrasında Sadr siyaseti bıraktığını duyurmuş, seçilen tüm milletvekilleri de görevlerinden istifa etmişti. Bu süreçte Sadr yanlıları defalarca Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye gitmiş ve yaşananları protesto etmişti.

Mukteda es Sadr’ın taraftarlarının son dönemde hızlı bir şekilde artmasının başlıca nedenlerinden biri; ABD ve İran’ın ülkeleri üzerindeki faaliyetlerinden dolayı Iraklıların rahatsızlığı.

2003 yılından bu yana ABD’ye karşı sert tavrı ile bilinen Mukteda, bir Şii lider olmasına rağmen 2020 yılından bu yana İran’a da mesafeli ve olumsuz yaklaşıyor. ABD'yi de İran’ı da Irak’ta görmek istemediklerini söyleyen Mukteda; Şii ve Sünni grupları tam bağımsız ve özgür Irak fikrinde bir araya getirmeyi başarıyor.

Irak’ta 2 hafta içerisinde ziyaret ettiğim her şehirde Mukteda es Sadr ve babası Muhammed Bakır es Sadr’ın birçok yere asılmış posterleri karşılaştım. Açıkçası bu garip ama çok da şaşırmadığım bir durumdu. Gittiğiniz her şehirde, caddelerin ve sokakların en göze çarpan yerinde sizi karşılayan bir cumhurbaşkanı, başbakan ya da siyasi parti lideri değil; Temmuz 2022’de siyaseti bıraktığını duyuran ve o günden bu yana çok fazla konuşmayan bir dini liderdi.

Ancak bu ülkede son 20 yılda yaşanan ABD’nin işgalini, İran’ın uçsuz bucaksız siyasi ve askeri faaliyetlerini ve meydana gelen onca mezhep çatışmasını göz önüne getirdiğim zaman Iraklıların Mukteda’ya artan sempatisini anlayabiliyordum.

Iraklıların yüzüne baktığınızda savaşların yorgunluğunu ve geri kalmışlığın bıkkınlığını gözlerinde fark edebiliyordunuz. Mukteda es Sadr’ın bağımsızlık yanlısı duruşu ve yeni bir Irak vaadi, onlar için farklı bir umudu temsil ediyordu.

Bir Kerküklü Türkmen ile Mukteda üzerine sohbet ederken en dikkat çeken cümlesi şu olmuştu: “Mukteda es Sadr’ı gerçek anlamda anlayan onun yanında yer alır. Anlamayan ise onunla ilgili her şeyi anlamsız görür.”

Mukteda es Sadr’ın Irak’ın en önemli dini lideri Ayetullah Sistani ile ilişkisinin nasıl olduğu ile ilgili de bazı Türkmenlerle konuşma imkanı buldum ve birbirinden farklı yorumlarla karşılaştım. Mukteda’nın Sistani ile arasının iyi olmadığını söyleyen de vardı, bir zamanlar iyi olmasa da aralarının düzeldiğini söyleyenler de.

Son yıllarda bu konuda herhangi bir olumsuz haber görülmediği için iki liderin arasının iyi olduğu düşüncesi daha ağır basıyor.

MUKTEDA ES-SADR SİYASETE GERİ DÖNEBİLİR

ABD ve İran karşıtı açıklamaları, tam bağımsız ve özgür Irak yaklaşımı, Tahran yanlısı tüm siyasi ve askeri gruplara mesafeli tavrı, milyonlarca Iraklıyı yanında toplamayı başaran politikaları ve uzun zamandır ülkede kendisinden söz ettirmeyi başarabilmiş siyasi tavrı nedeniyle Mukteda es Sadr Orta Doğu siyasetine damga vurmuştu.

Bu nedenle Irak gezimde en çok onunla ilgili gelişmelere ve sürece odaklandım. Her ne kadar siyasetten tamamen geri çekilmiş ve mecliste hiçbir milletvekili kalmamış olsa da ülkenin birçok yerinde Sadr’ın etkisi artarak devam ediyor.

Sağlık, eğitim, ulaşım, altyapı ve diğer birçok alanda oldukça geride kalmış bu Orta Doğu ülkesinin yeni bir umuda ihtiyacı var. Iraklı Şiilerin çoğunluğu o umudu gözlemlediğim kadarıyla Sadr’ın hareketinde bulmuş.

Irak’ta Muhammed Şiya es-Sudani’nin başbakan olmasının ardından siyasi krizin sona erdiği ve ülkenin özellikle son aylarda dış politikada önemli adımlar attığı bir gerçek. Ancak halk ile konuştuğunuzda hiç kimse uzun yıllardır hükümete gelenlerden memnun değil.

Halk; Nuri el-Maliki, Haydar el-İbadi, Mustafa el-Kazımi ve Muhammed Şiya es-Sudani gibi başbakanların yanlış politikalar izlediklerini, petrol gelirini kendilerine eşit bir şekilde dağıtmadıklarını ve Irak’ın gelişmesi için çalışmadıklarını düşünüyor.

Önümüzdeki dönemde Irak’ta Mukteda es Sadr’ın yeniden siyasete dönmesi ve iktidar olması benim için sürpriz olmaz.

IRAK’TAKİ TÜRKMENLER VE TÜRKİYE

Irak ziyaretim sırasında Kerkük’e her uğradığımda kendimi çok büyük bir şaşkınlık içerisinde buluyorum. Türkiye’den geldiğimizi ve Türk olduğumuzu öğrendiklerinde ellerinde ne varsa hepsini döküyorlar önümüze.

O kadar sıcakkanlı, samimi, yakın ve dürüst insanlar ki bu zamanda nasıl bu kadar iyi kalabilirler diye düşünüyorsunuz. Türkçe konuşuyorlar ve net bir şekilde anlayabiliyorsunuz. Dillerini, kültürlerini, köklerini, geleneklerini asla kaybetmemişler, kaybetmemekte de ısrarcılar.

Size olan yakın davranışlarında ve hizmetlerinde en ufak sahtelik bulamazsınız. Konuştukları zaman gözlerinin içi gülüyor, sanki daha yeni değil de uzun yıllar önce tanışmışsınız. Hiçbir şekilde yabancı hissettirmiyorlar size o topraklarda.

Sizi evinde misafir etmek, ağırlamak ve size hizmet etmek için birbirleriyle yarışıyorlar adeta. Hiçbir karşılık beklemeksizin onların bu yaklaşımı insanı fazlasıyla duygulandırıyor.

Dünyada hiç kuşku yok ki gezilecek, görülecek ve keşfedilecek yüzlerce, binlerce yer var. Irak’tan daha güzel de onlarca, yüzlerce ülke var. Ama insanın ne kadar güzel ve özel bir varlık olduğunu görmek ve sonuna kadar bunu yaşamak için bir gün mutlaka bir Kerküklü Türkmenin evine misafir olmak gerekir düşüncesindeyim.

Gözleri, kulakları, akılları ve kalpleri sürekli Türkiye’de. Ülkemizde yaşanan gelişmeleri ve gündemdeki olayları çok yakından takip ediyorlar. Türkiye'yi bir dış ülke ya da yabancı bir unsur olarak değil; kendi vatanları, memleketleri ve evleri olarak görüyorlar.

Ancak burada belirtmek durumundayım ki son 10 yılda Irak'ın kuzeyindeki gelişmeler ve DEAŞ terör örgütü başta olmak üzere yaşadıkları birçok sorunda Türkiye’den gerekli destekleri göremediklerini ve yalnız bırakıldıklarını düşünüyorlar.

Tüm yazılarını göster