Çin hükümeti İslam'ı baskılamak için camileri yıkıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) yayımladığı bir rapora göre, Çin hükümeti ülkedeki camileri kapatmak, yıkmak, farklı bir amaca hizmet edecek şekilde dönüştürmek suretiyle din ve inanç özgürlüğünü kısıtlıyor.

Mansur Ali Bilgiç

mansuralibilgic@intell4.com

HRW’ye göre İslam’ın yaşanmasını kısıtlamak için yürürlüğe sokulan bu uygulama neticesinde camilerin dini kullanım imkanının ortadan kaldırılmasının yanı sıra kubbe ve minare gibi İslam mimarisi de kamusal alanlardan siliniyor.

HRW Çin ofisinin direktörü Maya Wang, Pekin’in bu kararıyla ilgili, “Hükümet iddia ettiği gibi camileri 'birleştirmiyor', dini özgürlükleri ihlal ederek birçoğunu kapatıyor. Çin hükümetinin camileri kapatması, yıkması ve yerlerini değiştirmesi, Çin'de İslam'ın uygulanmasını engellemeye yönelik sistematik bir çabanın parçasıdır” açıklamasında bulundu.

2016’da Xi Jinping’in başlattığı “dinlerin Çinleştirilmesi” politikası ile devlet, dinleri kendine bağlayarak inanç alanında da hakimiyet kurmaya yöneldi. Dinlerin yaşanış biçiminin de devletin himayesiyle gerçekleşmesi hem vatandaşların inanma özgürlüğüne bir darbe teşkil ediyor hem de ülkedeki önemli azınlık gruplardan olan Müslümanların dini Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) direktifleri doğrultusunda yaşamak durumunda kalacağını gösteriyor.

ÇKP’nin asimilasyon politikalarının bir örneği olan bu hamle, farklı kültürlerin oluşumunun ve gelişiminin önüne geçen bir kültürel emperyalizm çeşidi olarak beliriyor. HRW, buna benzer bir politikanın ÇKP’nin iktidara geldiği 1950’li yıllarda ve 1966’daki kültürel devrimden önce de yürürlüğe koyulduğunu aktarıyor.

ÇKP’nin 2018’de İslam’ı Çinleştirme üzerine hazırladığı bir belgede, camiler başta olmak üzere İslami mekanların sayılarının azaltılması ve yıkımların inşalardan daha fazla olması telkininde bulunuluyor.

HRW, ulaştığı hükümet dokümanları, yerli halkların ifadeleri ve uydu görüntüleri incelemeleri yoluyla Kansu ve Ningşia Huy özerk bölgelerinde camilere yönelik bu politikanın uygulandığını doğruladığını açıkladı.

Bu iki eyalette kaç adet caminin bu şekilde yıkıma uğratıldığının belirlenemediğini açıklayan HRW, Huy Müslümanları üzerine çalışan Hannah Theaker ve David Stroup’tan yaptığı alıntıda, Ningşia’daki camilerin üçte birinin kapatıldığını aktardı.

2021’de Radio Free Asia tarafından yapılan bir çalışmayı da kaynak gösteren örgüt, 2014 yılında 4203 adet camiye sahip olduğu bildirilen Ningşia eyaletinde, 7 senede 400 ila 500 caminin kapatıldığını ifade etti.

Kansu özerk bölgesinde ise 2020 yılında Linşia ilinde 10 caminin birleştirildiği ve 31 adedinin kubbe ve minareler gibi İslami unsurlarının yıkıldığı; Dazhai kasabasında 26 caminin değiştirildiği ve 2 caminin birleştirildiği; “Küçük Mekke” olarak bilinen Guanghe ilçesinde 12 caminin kaydının iptal edildiği, 5 caminin kapatıldığı, 5 caminin de birleştirildiği aktarıldı.

ABD’de yaşayan Huy Müslümanı aktivist Ma Ju, HRW’ye yaptığı açıklamada, hükümetin “birleştirme” politikasının insanları camilerde ibadet etmekten caydırmayı amaçladığını, bunun ziyaretçisi azalan ibadethanelerin kapatılması için bahane olarak kullanıldığını belirtti.

Çin’de devlet, din ile ilişkili her şeyi kontrolü altında bulunduruyor. İbadetten incanın geçerliliğine, Pekin tarafından onaylanmayan hiçbir dinin uygulaması yapılamıyor. Bu onay pratiğine ibadethaneler de dahil olduğundan ÇKP hükümeti uluslararası hukuku ihlal ederek kendi iç mevzuatı yoluyla camilerin yasallığına, varlıklarının “meşruiyetine” karar veriyor ve bu şekilde İslam’ın Müslüman halkların kendi kültürleri içinde korunmasının önüne geçmiş oluyor.

Asimilasyon politikasının bir boyutunu oluşturan bu Çinleştirme pratiği devlete sosyal ve bireysel yaşam üzerinde ek kontrol sağlıyor ve toplumlar üzerinde bir baskı mekanizması olarak varlığını sürdürüyor.

Slovakya Başbakanı Robert Fico'ya suikast girişimi Gürcistan'da halk protestoları devam ediyor Yeni Kaledonya'da halk Fransa'ya karşı ayaklandı! Güney Afrika, UAD'den "Refah'ta acil önlem" çağrısında bulundu Vladimir Putin'in Pekin ziyareti: Xi Jinping ile görüşmelerde bulundu