Dünya ekonomisi yeniden şekilleniyor: Doğu ve Batı arasında "tektonik değişim"
Ukrayna’nın işgali sonrasında Doğu ile Batı arasındaki en büyük bölünme ekonomik anlamda gerçekleşti. Rusya’ya yönelik yaptırımlar sonrasında sınırların daha net çizildiği ortaklıklar, “tektonik bir değişimin” habercisi olarak yorumlandı.
Şeyda Kübra Ayaz
seydaayaz@intell4.com
Ukrayna’daki savaş Batı’yı ortak bir düşmana karşı birleştirdi. Ancak Doğu’da da Rus ekonomisini ayakta tutan önemli bir koalisyon kuruldu.
İşgalin ardından Batı ülkelerinden Rusya’ya yönelik sert yaptırımlar uygulanırken, Çin ise Moskova yönetimine desteğini sürdürdü. Çin Dışişleri Bakanı Yardımcısı Le Yucheng, Rusya’nın Pekin Büyükelçisi Andrey Ivanovich Denisov ile görüşmesinin ardından “ne olursa olsun Rusya ile stratejik iş birliğini güçlendireceklerini” söyleyerek bir kez daha uluslararası kamuoyuna aynı mesajı verdi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin rehberliğinde, yeni bir dönemin kapılarını aralayan iki ülkenin stratejik ortaklığının geliştirileceği belirtildi.
Çin’in Rusya ile kurduğu ortaklık konusundaki kararlı tutumunu yineleyen Le, “Uluslararası siyaset nasıl değişirse değişsin, Çin, kazan-kazan iş birliği ve insanlığın geleceği için Rusya ile stratejik koordinasyonu güçlendirmeye, iki ülkenin ortak çıkarlarını korumaya, yeni bir uluslararası ilişkiler ve ortak bir toplumun inşasını teşvik etmeye devam edecek” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz haftalarda ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği, Rusya’dan gelen kömür, ham petrol ve doğalgaza yönelik yaptırımlar uyguladı. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, yaptırımlar ile Rus ekonomisinin çıkmaza gireceğini ve savaşı finanse etmekte zorlanacağını öngördü. Ancak Rusya, Batı’nın öngördüğü ekonomik baskıyı hissetmedi. Yaptırım baskısının azalmasındaki en büyük etkiyi ise Hindistan ve Çin sağladı. Her iki ülke de Rusya’nın yanında konumlanarak ikili ticari ilişkilerini sürdürdü ve dolaylı olarak Ukrayna’daki savaşı finanse etti.
Hindistan, dünya genelindeki fiyatlara kıyasla ucuz olan Rus petrolü alımlarını büyük ölçüde artırdı. Reuters'e göre, Hindistan hükümeti savaşın başladığı şubat ayının sonundan bu yana en az 13 milyon varil petrol satın aldı. Sadece iki ayda gerçekleşen petrol ticareti, Hindistan'ın 2021 yılı boyunca Rusya'dan satın aldığı 16 milyon varile şimdiden yaklaştı.
Rus petrolünün en büyük alıcısı konumunda olan Çin ise yeni anlaşma yapmasa da mevcut ticaretini sürdürüyor. 2021 yılında günde yaklaşık 1,6 milyon varil Rus petrolü ithal eden Çin, aynı zamanda 16,5 metreküp doğalgaz satın alarak Rus doğalgazının da en büyük müşterisi oldu.
Nisan ayının başında Bloomberg’de yayınlanan analize göre, mevcut ticaret ortaklarının alım yapmaya devam etmesi halinde Rusya, 2022'de enerji ihracatından 321 milyar dolar kazanabilecek.
ÇİN RUSYA'NIN AÇIĞINI KAPATABİLİR Mİ?
Yaptırımların öncesinde de Rusya ile Çin arasındaki ticaret büyüme gösteriyordu. 2014'ten bu yana yüzde 50 oranında büyüyen ikili ticaret, 2021 yılında yüzde 36 büyüme gösterdi ve 146,9 milyar dolar değere ulaştı. Rusya, Çin'e çoğunlukla kömür, petrol, doğal gaz ve tarım ürünleri tedarik ediyor. Çin ise Rusya'ya makine, ulaşım ekipmanı, cep telefonu, araba ve diğer tüketici ürünlerini satıyor. Ancak Çin, Rusya'ya sattığından daha fazlasını Rusya'dan alıyor.
Bu yılın başlarında, iki ülke ikili ticaretini 2024 yılına kadar 250 milyar dolara, yani bugünkü seviyelere göre yılda yaklaşık yüzde 20'lik bir büyüme oranına çıkarma konusunda anlaştı. Mevcut ticaret ve planlanan büyüme doğrultusunda Çin’in sağladığı 50 milyar dolarlık kredi ile Rusya, 4 bin kilometrelik Doğu Sibirya Pasifik Okyanusu (ESPO) boru hattını inşa etti. İlerleyen dönemdeki enerji ihracatı için ise Sibirya'nın Gücü 2 olarak adlandırılan hattı yine Çin’den aldığı kredi hâlihazırda bulunan boru hattına ekleyecek. Böylelikle Rusya hem inşaat hem de finansman anlamında Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne de bağlanmış oldu.
Çin'in Rusya'nın Avrupa'daki enerji satış kaybını ikame etmek için yapabileceği bazı hamleler de var. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Rusya'nın günde yaklaşık 10,5 milyon varil petrol ürettiğini, ancak bunun yalnızca 3,5 milyonunu tükettiğini kaydetti. Buna göre, günde yaklaşık 7 milyon varil petrol ihraç etmesi gerekiyor. Benzer oranlar doğal gaz için de geçerli. Günde yaklaşık 11 milyon varil petrol ve önemli miktarda doğal gaz ithal eden Çin ise teorik olarak Rusya'nın yaptırımlar nedeniyle satamadığı miktarı karşılayabilecek kapasitede.
Diğer yandan, bu teorinin gerçekleşebilmesi için Çin’in Rusya’dan satın aldığı enerji miktarını üç kat artırması gerekiyor. Bu da hem yoğun olan tedarik zincirlerini hem de Pekin’in mevcut tedarik ilişkilerini sıkıntıya sokabilir. Ancak Çin’in şimdiye kadar uyguladığı borç tuzağı yöntemi ve ülkeleri finansal olarak kendisine bağımlı hale getirmesi, Rusya için de benzer bir politika izlemek istediği yönünde yorumlanabilir. Zaman içerisinde Çin’e borçlu ve bağımlı bir Rusya, Pekin yönetiminin doğudaki hakimiyetini artırabilir.
DÜNYA EKONOMİSİ YENİDEN ŞEKİLLENİYOR
Ukrayna’daki savaş ile Doğu ile Batı arasında oluşan blok, küreselleşmenin de sonu olarak yorumlandı. Sert yaptırımlar sonucu ekonomik bölünme ve savunma alanında yapılan anlaşmalar da yeni bir düzenin habercisiydi. Böylelikle dünya, iki ekonomik bloğa ayrılarak “tektonik bir değişim” riskiyle karşı karşıya kaldı.
Moskova'ya uygulanan sert yaptırımların ardından Çin ve Rusya'nın Batı'ya rakip olacak bir finansal sistem oluşturabileceğine dair korkular oluştu. Batı, Rus bankalarını SWIFT sisteminden çıkardı. Visa ve Mastercard'ın ülkedeki operasyonlarını askıya almasının ardından Çin'in UnionPay'i Rusya'ya yardım etmek için devreye girdi.
IMF, söz konusu ekonomik değişim nedeniyle büyüme tahminlerini düşürdü. Kurumun baş ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, “Savaş, dünya ekonomisinin farklı teknoloji standartları, sınır ötesi ödeme sistemleri ve rezerv para birimleri ile jeopolitik bloklara daha kalıcı bir şekilde parçalanması riskini de artırıyor” dedi.
Gourinchas, "tektonik kaymanın" büyük ekonomik sonuçlar doğuracağını ve "son 75 yıldır uluslararası ve ekonomik ilişkileri yöneten kurallara dayalı çerçevede" büyük bir değişim yaratacağını söyledi.
Savaşın son yıllarda küresel ekonomiyi vuran arz şoklarını desteklediğini belirten Gourinchas, "Sismik dalgalar gibi, etkileri de emtia piyasaları, ticaret ve finansal bağlantılar aracılığıyla çok geniş bir alana yayılacak” dedi.
IMF, 2021'de yüzde 6,1 olan küresel büyümenin bu yıl yüzde 3,6'ya düşeceğini öngördü. AB ülkelerinde ise Rus ekonomisinden (yüzde 8,5 daralması bekleniyor) sonra ikinci en büyük düşüşün yaşanabileceği kaydedildi.