Türkiye ve İsrail Doğu Akdeniz'de anlaşırsa ne olur?
Türkiye ve İsrail, yaklaşık 5 yıl önce başlayan doğalgaz boru hattı projesi görüşmelerini, geçtiğimiz günlerde, İsrailli yetkililerin yeniden başlatmak istediklerine dair açıklamalar yayınlandı. Diplomatik kaynaklar tarafından da doğrulandığı belirtilen bu açıklamalar hayata geçirilirse bölgede yeni bir dönem başlamış olacak. Olası bir Türkiye-İsrail anlaşmasının bölgeye etkileri nelerdir? Türkiye ve Suriye anlaşabilir mi? Türkiye ve Mısır anlaşırsa bölgeye nasıl bir etkisi olur?
Kıbrıs adası çevresinde zengin doğalgaz yataklarının bulunmasından itibaren bölgede hareketli günler yaşanmaya başladı. Zamanla enerji paylaşımı noktasında Türkiye karşıtı; Mısır, GKRY, Yunanistan, AB ve İsrail’den oluşan bir konsorsiyum oluştu. İsrail gazını GKRY ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan EastMed projesinin açılışı geçtiğimiz günlerde yapıldı. Türkiye de bu hamlelere kendi güvenliği açısından Libya ile deniz sınırları anlaşması imzalayarak ve Libya’ya asker göndererek yanıt verdi. Bu gelişmeler ışığında bölgede karşılıklı hamleler yaşanırken İsrail’in Türkiye ile yeniden görüşmelere hazır olduğu bilgisi tekrarlandı.
İsrail gazının Avrupa’ya taşınması noktasında İsrailli yetkililerin Türkiye ile müzakerelere hazır olduğu belirtildi.
İsrail resmî yayın kuruluşu KAN muhabiri Amichai Stein, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İsrailli yetkililer, eğer Türkiye İsrail gazını Avrupa'ya taşıyacak bir boru hattı inşası konusunda ciddi ise müzakereye açık olduklarını fakat, bu projenin Yunanistan-GKRY-İtalya doğal gaz boru hattının alternatifi olmadığını belirtti” ifadelerini paylaştı.
TÜRKİYE VE İSRAİL NEDEN ANLAŞMALI?
Türkiye ile İsrail’in doğalgaz boru hattı projesinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması konusunda anlaşmasıyla birlikte bölgede, Türkiye karşıtı konsorsiyum bir nebze olsun zayıflatılarak diyalog artırılacak.
Bölgede artan gerginliğin önüne geçilecek. Türkiye’nin Mısır gibi devletlerle yeniden siyasi temasta bulunması için zemin hazırlanacak.
İsrail açısından projenin en az maliyetle gerçekleşeceği güzergah, Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden boru hattı projesi. Proje, ekonomik açıdan EastMed’den yaklaşık 10 kat daha düşük maliyete sahip.
Türkiye’de doğalgazın kendi üzerinden Avrupa’ya aktarılması neticesinde hem ekonomik hem de stratejik önemini artıracak. Enerji arzı çeşitliliğini güçlendirerek Rusya’ya bağımlılığı azaltacak.
Projenin Türkiye üzerinden geçmesi, AB için de faydalı olacak çünkü, boru hattı projesi için ayrılmış olan kaynağı 10 katı kadar kısabilecek ve AB bütçesine ek kaynak sağlanmış olunacak. Sağlanan bu tasarruflar sığınmacıların ihtiyaçları için kullanılabilecek.
Türkiye ile Libya, kendi karasularından geçen EastMed projesini engelleme noktasında iradeye sahip. Eğer gerilim daha da artmaya devam ederse ilerleyen dönemlerde EastMed projesine Türkiye ve Libya’nın engel olması kuvvetle muhtemel.
Halihazırda gergin olan Türkiye-AB ilişkileri, karşılıklı çıkar çerçevesinde daha ılımlı hale gelecek. Rusya’dan sonra en ucuz ikinci gaz tedarikçisi Türkiye olacak. Göçmenler konusunda eli kolu bağlı olan Avrupa Birliği, Türkiye’ye daha da muhtaç hale gelecek. Bu durum, Türkiye’nin elini güçlendirerek adalet çerçevesinde hakkını daha rahat savunabilecek.
Türkiye ile İsrail’in anlaşması durumunda konsorsiyumda olan diğer devletlere teknik olarak bir ihtiyaç kalmayacak. Yunanistan, F-16 savaş uçaklarını kaldırabilecek bir ekonomiye bile sahip değil. Nitekim Güney Kıbrıs’ta aynı durumda bulunuyor. Bu ülkelerin ekonomik yetersizliği tüm yükü AB ve İsrail’in karşılamasına neden olmaktadır. Türkiye ile anlaşılması halinde Türk ekonomisi de projeye katkı sağlayacak.
Gazın Türkiye üzerinden geçmesi, Türkiye’nin enerji merkezi olma politikasını gerçekleştirmesine katkı sağlayacak. Gazı ileten ülke olarak hem kullanım hem de gazın alış fiyatı noktasında avantaja sahip olacak. Bununla birlikte ülkenin ulusal güvenliği daha da kuvvetlendirilmiş olunacak. Türkiye’ye bir zarar gelmesi bu durum başta Avrupa devletleri olmak üzere İsrail ve Rusya’ya da zarar getirecek.
İsrail açısından kendi gazının güvenli bir şekilde belirlenen pazarlara ulaşması sağlanacak. Bölgenin en büyük donanmasına sahip ülkeyle ortak iş yapabilmenin güvenliğini yaşayacak, gelecek yatırım planlamalarını bir aksama olmadan yapabilecek.
TÜRKİYE-SURİYE ANLAŞMASI BÖLGEYİ NASIL ETKİLER?
Türkiye’nin Suriye ile anlaşması durumunda, Türkiye’yi tehdit eden terör örgütlerinin temizlenmesi noktasında önemli bir adım atılmış olunacak. Batılı devletlerin Türkiye aleyhine kullanmış olduğu bir koz ortadan kaybolarak onlar açısından, Türkiye’ye giderek bağımlılığın artmasının yolu açılacak. Türkiye böylece, bölgede daha fazla serbest hareket etme imkanına sahip olacak. Enerjisinin büyük bir kısmını Doğu Akdeniz’e aktarabilecek. Bu durum bölgede yapılması planlanan paylaşımların Türkiye’yi görmezden gelerek yapılmasını daha da imkansız hale getirecek.
Suriye ile varılabilecek bir anlaşma neticesinde bölge ülkeleriyle yapılacak anlaşmaların da yolu açılabilecektir. Bölgede oluşan güvensizliğin azaltılmasına önemli katkı sağlanacaktır.
Olası anlaşmayla birlikte Türk ve Suriye ordusu bölgede bulunan mevcut terör gruplarına karşı ortak operasyon düzenleyebilecek bir zeminin yolu açılacak. Buna ek olarak Suriye konusunda Türkiye, Rusya’nın nüfuzuna bağımlılıktan belli ölçülerde kurtulacak.
Türkiye ve Suriye arasında kurulacak bir askeri ittifaka bölge ülkelerinin de dahil olmasıyla terörle mücadele boyutunu uluslararası bir boyuta taşıma imkanı elde edilecek.
Türkiye’nin en büyük problem olarak addettiği, sınırlarında PKK devletinin kurulmasının önüne geçilmesi ve tehdidin yok edilmesi noktasında, Suriye devleti ile kurulan ilişkiler çerçevesinde PKK militanlarını silahlı çatışmaya gerek kalmadan teslim alma ihtimali ortaya çıkacak.
Doğu Akdeniz’de Libya ile yapılan anlaşmanın bir benzeri Suriye ile birlikte yapılarak bölgede en büyük gücün Türkiye olmasının önü açılacaktır. Halihazırda, Suriye ve Irak gibi bölge ülkeleriyle bir işbirliğinin Türkiye’ye ödeteceği kayda değer bir bedel bulunmamaktadır.
TÜRKİYE VE MISIR ANLAŞIRSA NELER OLABİLİR?
Muhammed Mursi’nin darbeyle devrilmesinden sonra Türkiye ve Mısır kendini siyasi krizin içinde buldu. Mevcut konjonktürde hala kötü olan siyasi ilişkiler, darbenin gerçekleştiği ilk yıllardaki kadar gergin olmamakla birlikte tam olarak rayına oturmuş değil.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, 2017 yılında bir açıklama yapmış ve açıklamada, ilişkilerin normale dönmesini istediklerini söylemişti. Gerginliğin aşılması için Mısır’ın içişlerine karışılmamasının gerektiğini belirten Şukri, “İki halk arasında güçlü ilişkiler, akrabalıklar ve ortak tarih mevcut. Dolayısıyla ilişkilerin normale dönmesini umuyoruz.” ifadelerini kullandı. Halihazırda, eski gerginliklerin olmadığını belirten Şukri, zaman zaman Türk yetkililerden de yakınlaşmaya yönelik isteklerini duyduklarını kaydetti. Ancak şimdiye kadar bu durum kamuoyuna yansımadı.
Türkiye ile Mısır’ın olası anlaşması stratejik olarak Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Mısır ile Libya ile imzalanan anlaşmanın imzalanması halinde Suriye’de bu denkleme dahil edilerek Akdeniz’in yeniden bir ‘Türk gölü’ haline gelmemesinin önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Mısır, İsrail ve ABD’nin güdümünde kalmış bir devlet izlenimi vermektedir. Türkiye ile ilişkilerinin düzelmesi, kendi ülkesinin bağımsızlığı noktasında bir kaldıraç görevi görecektir.
Enerji paylaşımında İsrail ve AB’nin karşısında söylenene razı olsan Mısır, yaklaşık 21 bin 500 kilometrekare alanı GKRY’ye kaptırmıştır. Türkiye ile sağlanacak sağlam bir ilişki, böyle girişimlerin önünü kesme noktasında Mısır için bir güven kaynağı olacaktır.
Enerji noktasında dışa bağımlı olan Türkiye, Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığını azaltma noktasında İsrail’den sonra Mısır’dan da gaz alarak enerji arzı güvenliğini sağlama noktasında önemli bir adım atabilir.
Libya’da farklı taraflarda olan iki devletin anlaşması halinde Türkiye’nin Libya’da olan çıkarlarının korunması için diyalog yolu açılabilir.
Mısırla yapılacak bir anlaşma ile Türkiye, özellikle Arap yarımadasında bulunan devletlerdeki Türkiye karşıtlığını kırma noktasında bir iletişim kanalı elde edecektir.
SONUÇ
Türkiye, özellikle Mısır ve Suriye noktasında insiyatifi yabancı devletlere bırakarak kendi aleyhine olan durumlarda, bu devletlerle iletişim kanallarının olmaması nedeniyle elini zayıflatmaktadır.
Türkiye, bölge ülkeleriyle kişiler üzerinden yürüyen değil, devlet kurumları üzerinden yürütülen ilişkiler kurmaya özen göstermelidir. Mursi örneğinde olduğu gibi kişiye bağlı ilişkilerin ömrü, o yetkilinin görev süresi ölçüsündedir. Türkiye, bölge ülkeleriyle her şeye rağmen ilişki kurar ve ilişkileri geliştirirse, Libya ile imzalanan anlaşmaların benzerlerinin diğer ülkelerle imzalanması uzak bir ihtimal olarak gözükmüyor. Türkiye, bölgedeki en büyük deniz gücüne sahip ülke konumunda. Her ülke kendi güvenliğini sağlamak için ittifaklar yapmaktadır ve Türkiye, coğrafya ile geçmişten gelen doğal bir bağa sahiptir. Akdeniz’in yeniden bir ‘Türk gölü’ olması uzak bir ihtimal değildir.