Afrika kıtasındaki küresel rekabet

Zengin maden yataklarından ve iş gücü potansiyelinden ötürü Sanayi Devrimi’nden sonra dünyanın stratejik bölgelerinden biri haline gelen Afrika kıtası üzerindeki küresel rekabet bugünlere kadar genişledi. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği ve ABD arasında patlak veren Soğuk Savaş ile başlayan mücadelelere sahne olan Afrika, küresel bir güç olarak yükselen Çin’in de odak noktası haline geldi. Çin’in dışında Sovyetlerin varisi olan Rusya da bölge üzerindeki nüfuz alanını genişletiyor.

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte tamamen ABD’nin politikalarıyla şekillenmeye başlayan Afrika kıtası, son 20 yıldır Çin’in politikalarıyla da şekilleniyor. Soğuk Savaş’ın sona erip Sovyetlerin çökmesiyle birlikte ise Rusların kara kıta üzerindeki etkisi son erdi. Fakat Sovyetler dağılırken, mirası bugünkü Rusya Federasyonu’na kaldı. 10 yıllık bir geçiş döneminin ardından Vladimir Putin’in başkanlığında Rusya’nın yayılmacı politika izlemesi, Sovyetler Birliği dönemine olan özlemini gösteriyordu.

Sovyetler dönemine özlem duyan Rusya, Sovyetler Birliği enkazı üzerinden yeniden yükselip küresel bir aktör olma arzusu, son yıllarda Afrika kıtasına yönelik ilgisinin belirgin olmaya başlamasına neden oldu. Afrika üzerindeki küresel güç mücadelesi içerisinde yer almaya çalışan Rusya’nın dönüşü bugünlerde en fazla konuşulan konuların arasında geliyor. Bu durum özellikle Putin döneminde yaşanmaya başladı. Zira Putin, Sovyetler dönemine özlem duyan eski bir KGB ajanı ve bugün karar alıcılar Sovyet mirası üzerinden Afrika kıtasında kendilerine alan açmaya çalışıyor.

SOVYETLERİN AFİRKA POLİTİKASI

ABD gibi Afrika üzerinde kolonyal bir geçmişi bulunmayan Rusya’nın kıtayla ilişkilerinin yakın geçmiş ayağı Soğuk Savaş’ın başladığı yıllara, Stalin sonrası Nikita Kruşçev dönemine uzanıyor. Söz konusu dönemde ABD ile başlayan rekabetin sonucunda Sovyetler Birliği, Afrika kıtasında ideolojik aşılama ve kendi kampını güçlendirme adımları atarak, anti-kolonyal bir söylem üzerinden kıtadaki bağımsızlık hareketlerine destek verirken Batı Bloğu ile girdiği jeopolitik mücadelede Afrika kıtasındaki stratejik lokasyonlara ve madenlere ulaşım imkânı elde etmeye çalışmıştır.

Afrika ülkelerinin bağımsızlık kazanmaya başladığı süreçte Sovyetler Birliği ve kara kıta ilişkilerinde gelişmeler kaydedilmiştir. Bu süreçte Moskova’da bir Afrika Enstitüsü ve Lumumba Üniversitesi kurulurken, Afrikalı öğrenciler burslu olarak bu üniversitelerde okumaya başlamıştır. ABD-Sovyetler arasındaki ilişkilerde gerginlik yaşandığı dönemlerde ise Sovyetlerin Afrika’daki askeri hamleleri artmış ve 1974 yılında Somali’nin Somaliland bölgesinde 450 milyon dolara mal olan Barbera Askerî Deniz Üssü’nü faaliyete geçirilmiştir. Barbera Askerî Deniz Üssü, Etiyopya-Somali savaşında her ne kadar ABD’nin kontrolüne geçse de Sovyetlerin Afrika kıtasındaki askerî varlığının görünen yüzü hâline gelmiştir.

1960-1990’lı yıllar arasında Afrika kıtasında önemli bir network ağı kurmayı başaran Sovyetler, bağımsızlık hareketlerini ve muhalif gruplara verilen destekle kendisine alan açmış ve bağımsızlaşan Afrika ülkeleri sosyalist-Marksist doktrinler için pratik bir alan olmuştur. Fakat 1980-1990’lı yıllar arasında yaşanan ekonomik sıkıntılar ve dağılma sürecine girilmesi ilişkilerin kesilmesine neden olmuştur. Sovyetlerin dağılması ile birlikte ise Rusya’nın tek odak noktası iç sorunları ve Batı ile ilişkiler olurken, Afrika gözlerden uzakta kalmıştır.

RUSYA’NIN KÜRESEL SAHNEYE ÇIKIŞI

Sovyetlerin dağılmasından sonra, duraklama dönemine giren Rusya’nın yeniden toparlanma ve küresel siyaset sahnesine dönüşünün ipuçlarını vermeye başladığı dönemde, Rusya-Afrika ilişkilerindeki canlanma emareleri yaşandı. Öyle ki 2006 yılında Vladimir Putin başbakan seviyesinde Mısır, Cezayir, Fas ve Güney Afrika’yı ziyaret etti. Afrika kıtası ülkeleri ile ikili ilişkileri yeniden geliştirme ve yapılandırma arayışı bu tarihten sonra da devam ederken, Putin dönemiyle birlikte Rusya Afrika’da tekrar görünür bir aktör olmaya başladı. 1980’li yıllarda Angola ve Mozambik’te Sovyet istihbaratı adına gizli görevlerde bulunan Putin, son yıllarda gerçekleştirdiği yeni hamlelerle Afrika kıtasının olanaklarını Rusya’ya açmakta kararlı görünüyor.

Rusya’nın Afrika’daki varlığının önemli bir ayağını Wagner isimli özel askeri şirket oluşturuyor. Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Mozambik’te askerî operasyonlara dâhil olan şirket, Putin’e yakın bir isim olan ve bir zamanlar aşçılığını yapmış Yevgeny Progozhin tarafından yönetiliyor. Zorda kalan rejimlere askerî ve lojistik destek sağlayan Wagner şirketi, Afrika kıtasında operasyon sahasını günden güne genişletirken aynı zamanda Rus etki alanını da dizayn ediyor. Rusya’nın kendi çıkarları doğrultusunda Afrika siyasetini dizayn etme çabasının en somut örneği, Wagner şirketinin 400 asker ve teknisyen bulundurduğu Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşanıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadera’nın güvenlik danışmanı olarak Rus birini atadığı medyada yer alırken, koruma ekibinde Rusların yer aldığı biliniyor. Öte yandan Rusya, Birleşmiş Milletler’in bünyesinde Fransa’nın yönlendirmeleri doğrultusunda yürütülen Orta Afrika Barış Süreci’ne alternatif olacak bir süreci de Sudan üzerinden yürütüyor. Rusya’nın bu girişimi Fransa’nın çıkarlarına ters düşerken, iki ülke arasında düşük tansiyonlu çatışmalara neden oluyor.

RUSYA’NIN AFRİKA’DAKİ SİYASETİN BİR DİĞER AYAĞI TİCARETTİR

Afrika siyasetinde askerî açıdan etkin olma ve Afrika ülkelerinin uluslararası örgütler içerisindeki oy potansiyelinden faydalanama güden Rusya’nın kara kıta siyasetinin bir diğer ayağını da yatırımlar ve ticaret oluşturuyor. Son dönemlerde Kuzey Afrika ülkelerinden Libya ve Mısır’a silah satışını artıran Rusya’nın 2009 yılında Afrika ülkeleriyle 5,7 milyar dolar olan ticaret hacmi 2018 yılında 20 milyar dolar seviyesine yükseldi. Afrika devletlerinin en büyük silah tedarikçilerinden olan Rusya, kara kıtanın silah ithalatının yüzde 39’unu karşılıyor ve en büyük müşterisi ise Cezayir’dir. Ayrıca Mısır ile son dönemlerde 3,5 milyar dolarlık savaş uçağı alımı anlaşması imzalanmıştır.

Sovyetlerin mirasını devir alan Rusya, Afrika kıtasındaki ilişkileri kesildiği yerden tekrardan başlattı. Bu kapsamda çalışmalar yürüten Moskova, uzun bir başlangıç döneminin ardından Afrika kıtasındaki ilişkilerini yapılandırmak için ilk Rusya-Afrika Zirvesi’ni 23-24 Ekim 2019 tarihinde Soçi’de düzenledi. Zirvede Afrika ülkelerinin Sovyet döneminden kalma borçlarının bir kısmı silinirken, zirveye enerji ve nükleer teknoloji yatırımlarıyla birlikte silah ticaretiyle ilgili iş birliği konuları damga vurdu. Putin, 2030 Afrika Vizyonu’nu açıklarken, Rusya atom ajansı Rosotom’un Ruanda’da nükleer bir reaktör kurması için de anlaşma imzalandı. 20’den fazla Afrika ülkesiyle iş birliği anlaşmaları imzalanırken, Orta Afrika Cumhuriyeti Rusya’ya askerî üs vermeyi düşündüklerini açıkladı.

Sonuç olarak Sovyetlerin varisi Rusya’nın Afrika’ya yönelik açılım politikalarına bakıldığında askerî iş birliği ve silah satışı önemli başlıklar olarak dikkat çekiyor. Rusya’nın nükleer enerji, değerli madenlerin işletilmesi, Rus ürünlerine yeni pazar açılması, BM’de destek arayışı, Çin, ABD ve AB ülkelerini dengeleme arayışı gibi hedefleri öne çıkan diğer beklentileri arasında. Rusya’nın işbirliği kurduğu ve yatırım yaptığı ülkeler ise; Güney Afrika, Mısır, Cezayir olmak üzere Etiyopya, Nijerya, Angola, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo ve Mozambik’tir.