Arap Birliği: “Türkiye’nin Libya’daki varlığı meşrudur”

Türkiye’nin BM tarafından Libya’nın tek meşru hükümeti olarak kabul edilen UMH’ye destek vermesine tepki gösteren Arap Birliği, UMH kontrolündeki ordunun Hafter’e karşı üstünlük sağlamasının ardından “Türkiye’nin Libya’daki varlığı meşrudur” açıklamasında bulundu. Destekçilerini kaybeden ve milyonlarca dolar dolandırılan Hafter yeni partnerler arayışına girdi. Son olarak Libya'nın doğusundaki sözde yönetimin Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı olan Bedri, İsrail’den yardım istediklerini açıkladı.

Muammer Kaddafi iktidarının 2011 yılında başlayan ayaklanmalar sonucunda yıkılmasıyla iç savaşa sürüklenen Libya’da 2014 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde hükümet kurulmasına rağmen, güç boşluğundan faydalanan taraflar meşru hükümete karşı darbe girişiminde bulunmuştu. Kısa sürede iç savaşın yarattığı kriz derinleşirken, darbeci güçlerin başındaki Halife Hafter, BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) kontrolündeki Trablus’a harekât düzenledi. Trablus üzerindeki baskı artarken, uluslararası kamuoyunun sessiz olduğu bir dönemde, Türkiye, BM tarafından meşru kabul edilen UMH’ye desteğini açıkladı.

Türkiye’nin UMH’nin yanında yer alması bölgedeki dengeleri kökünden değiştirdi. Kısa sürede toparlanan Libya ordusu, Hafter güçlerini Trablus sınırından uzaklaştırırken, üstünlüğü de sağlamayı başardı. Türkiye’nin hamlesinin ardından İtalya ve NATO’da UMH’yi destekleme kararı aldı. UMH’nin eli giderek güçlenirken Hafter’in pozisyonu sallanmaya başladı. İlk dönemlerde UMH’ye ve Türkiye’nin desteğine karşı çıkan ülkeler bugünlerde desteklerini açıklıyor. Son olarak Arap Birliği’nden Türkiye’nin Libya’daki faaliyetlerine destek açıklaması geldi.

ARAP BİRLİĞİ; “TÜRKİYE’NİN LİBYA’DAKİ VARLIĞI MEŞRUDUR”

Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki, Mısır'ın yerel bir televizyon kanalına bağlanarak Libya'daki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı. Libya'da “siyasi bir sürece girilmesi gerektiğini” savunan Zeki, “Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH), Fas'ta Libya'ya ilişkin imzalanan Suheyrat Anlaşması gereği, Libya'nın meşru hükümeti olduğunu” belirtti.

Libya hükümetinin aynı zamanda Arap Birliği, Afrika Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde de Libya'nın meşru temsilcisi olduğunu vurgulayan Zeki, Almanya'da Libya krizine ilişkin düzenlenen uluslararası Berlin Konferansına ilişkin ise şunları söyledi: “Orada istenilen ilerleme sağlanamadı, daha sonra taraflardan biri (hükümet) askeri olarak zafer elde etti. Her iki tarafı, barışçıl çözümü kabul etmeleri için bir araya getirme vakti gelmiştir.

Türkiye'nin Libya'daki varlığını “işgal” olarak çarpıtması üzerineyse Zeki, “Türk güçleri, meşru hükümet ile vardığı anlaşma sonucunda Libya topraklarına girmiştir. Bu nedenle Libya'daki Türk varlığı, Suriye'deki varlığından farklıdır. Aynı şekilde Rusya'nın Suriye'deki varlığı Beşşar Esed rejimi ile sağlanan anlaşmanın sonucudur.” karşılığını verdi.

LİBYA’DAKİ PETROL ARAMALARI TÜRKİYE’NİN İHTİYACINI KARŞILAR

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, Libya ile varılan anlaşma kapsamında petrol arama faaliyetlerine 3-4 ay içerisinde başlanacağı açıklamasını Yeni Şafak için değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, girişimin çok önemli olduğunu vurguladı.

Libya’da 180 milyon doları aşan yatırımı bulunan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) petrol arama çalışmalarına başlamasının 2000’li yılların başına denk geldiğini belirten Prof. Dr. Sedat Aybar, “Çölün derinliklerinde petrol bulan TPAO bunları işletmeye geçemeden, 2014 yılında faaliyetlerini durdurdu. TPAO, aralarında Sirte ve Murzuk’un da bulunduğu Petrol Hilali denen coğrafyada Libya ile ortak enerji projeleri geliştirerek faaliyete geçmeyi planlıyor” şeklinde konuştu. Aybar, “Kurulacak yeni petrol ve gaz işleme tesisleri Libya ve Türkiye’de ciddi bir istihdam piyasası yaratacak. Akdeniz’de yapılacak bu çalışmanın katkıları sadece Türkiye ve KKTC’nin iktisadi haklarını korumak gibi jeo-politik çıktıyla sınırlı kalmayacak, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu petrolün önemli bir bölümünü de karşılayacak” dedi.

Petrol arama faaliyetlerinin Türkiye ile Libya arasında imzalana münhasır ekonomik bölgede gerçekleşeceğini aktaran Prof. Dr. Aybar, “TPAO Libya’da petrol aramak için ruhsat başvurusunda bulundu. Ruhsat başvurusu Türkiye’nin Libya ile imzalamış olduğu münhasır ekonomik bölge için yapıldı. Arama ve sondaj çalışması o bölgede yapılacak. Türkiye, Doğu Akdeniz’de özellikle son zamanlarda geliştirmiş olduğu petrol arama ve sondaj çalışmaları kabiliyetini Libya’daki o bölgeye de taşıdığını” dile getirdi.

LİBYA ORDUSU ÜSTÜNLÜĞÜ ELE GEÇİRDİ

Türkiye ile Libya arasında imzalanan askeri güvenlik işbirliği anlaşması bölgede dengeleri değiştirirken, sahadaki yansımaları devam ediyor. Hafter’e bağlı güçlere karşı üstünlüğü ele geçiren Libya ordusu, öncelikle Trablus’un batı bölgeleri Hafter’den temizlerken, şehrin güney ve doğusunda ciddi mesafe katetti. Sirte'nin batı kapılarına dayanan Libya ordusunun yeni hedefi şehri tamamen Hafter'den temizlemek ve ardından Cufra Hava Üssü'nde kontrolü sağlamak.

Libya ordusunun Hafter’e karşı üstünlük sağlamasındaki en önemli etkenlerden bir tanesi, kullanılan savaş teknolojileri. Türkiye ile imzalanan askeri güvenlik işbirliği anlaşmasının ardından, Libya’ya insansız hava araçları gönderildi. Bu kapsamda Libya ordusunun kullanımına sunulan bir insansız hava aracı ciddi anlamda dikkat çekiyor. Savunma Sanayi Analisti Kadir Doğan, açık istihbarat kaynaklarınca paylaşılan fotoğraflardaki İHA parçaların kamikaze Kargu'ya ait olabileceğini ifade etti.

Libya ordusunun Hafter güçlerine yönelik başlattığı ‘Öfke Volkanı Operasonu’ sürerken operasyona gidişatına ilişkin yapılan açıklamalar, Hafter güçlerinin pek çok noktadan temizlediğini gösterdi. Öfke Volkanı Operasyonu'nun resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Hafter milislerinin ülkenin güneyi ile batısı arasında sevkiyat için bir yıldan beri kullandığı 350 kilometrelik ana ikmal yolunun Libya ordusu tarafından kontrol altına alındığı belirtildi.

HAFTER’İ MİLYONLARCA DOLAR DOLANDIRMIŞLAR

Libya’nın meşru hükümeti UMH’ye karşı darbe girişiminde bulunan ve ülkenin doğusunda konuşlanmış olan gayrimeşru güçlerin lideri olan darbeci Halife Hafter’in Batılı paralı askerler ve iş insanları tarafından 10 milyonlarca dolar dolandırıldığı, satın alınan askeri ekipmanların ve hizmetlerin sağlanmadığı belirtildi. Independent gazetesinin haberine göre, Hafter, saldırı helikopteri, keşif uçağı ve deniz devriye gemisi için kamu kaynakları ile destekçilerinin parasından 55 milyon dolar harcadı. Ayrıca 2 milyon 400 bin dolar karşılığında deniz saldırı gücü oluşturulması için 20 paralı askerle anlaşan Hafter’in, anlaştığı adamların Libya'ya varışlarından sadece günler sonra 2 şişme botla Malta'ya kaçtığı paylaşıldı.

Ayrıca son zamanlarda ortaya çıkan gizli BM soruşturmasına göre, Hafter’in değeri 30 milyon dolardan biraz fazla olan askeri ekipman ve hizmetlere 80 milyon dolar ödemesine rağmen, hizmetleri alamadığı da paylaşıldı. Öte yandan soruşturmada Hafter’in değeri 14 milyon dolardan fazla olmayan 6 eski helikopter aldığı belirtilirken, 2016-2017 yıllarında gerçekleşen bir başka olayda Amerikalı bir iş adamına deniz devriye gemisi için 6,5 milyon dolardan fazla para ödense de geminin Libya'ya hiç ulaşmadığı yazıldı.

HAFTER İSRAİL’DEN YARDIM İSTİYOR

Libya'nın doğusundaki sözde yönetimin Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı Abdusselam el-Bedri, İsrail'de Siyonist hareketi ve muhafazakâr sağı temsil eden Makor Rishon Gazetesi'ne açıklamada bulundu. Gazeteye göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya gönderdiği mesajda Bedri, “Hiç bir zaman Tel Aviv'in düşmanı olmadık ve olmayacağız. Bize destek olmanızı umut ediyoruz. Şu ana kadar şartlar aramıza engeller koydu.” ifadesini kullandı.

Açıklamaları henüz bağımsız bir kaynak tarafından doğrulanmamış olan Bedri, İsrail ve Yahudi cemaatiyle uzun bir iletişim geçmişleri olduğunu vurgulayarak,  “Türklerin ve askeri açıdan bize yardım eden Rusların, kendi algılarına göre bizi yönetmesi söz konusu olamaz. Bizim açımızdan, petrol sanayimizi tesis eden ABD şirketleridir ve biz bunların geri dönmesini istiyoruz.” dedi.