Covid-19 salgını siyasi ve ekonomik alanlarda kalıcı değişimlere yol açacak
Uzun süredir süren karantinalar, can kayıpları ve küresel ekonominin büyük kısmının durmasından sonra, radikal belirsizlik hala bu tarihi anı tanımlamanın en iyi yoludur. Yüzlerce milyon insan salgından ötürü kendilerini izole ederken akıllarda pek çok soru beliriyor. Küreselleşme eskisi gibi devam edecek mi? Kapanan işletmeler geri açılacak mı? İşine kısa süreliğini ara verenler geri çalışmaya dönebilecek mi?
Geçtiğimiz yılın son ayında Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsü, küresel sistem için de risk oluşturuyor. Bir tarafta küreselleşmenin eskisi gibi olup olmayacağı tartışırken diğer tarafta kapanan işletmelerin açılıp açılamayacağı gündemde yerini koruyor. İleriye dönük pek çok makale yayımlanırken, henüz Covid-19’un oluşturacağı mali hasar hesaplanabilmiş değil.
GERÇEK RİSK POLİTİKACILAR KORKULARIMIZI SÖMÜRÜYOR
Salgının başlamasıyla birlikte pek çok normun sağlam olmayışı gün yüzüne çıktı. Sadece birkaç hafta içinde, dramatik olaylar zinciri “trajik can kayıpları, küresel tedarik zincirlerindeki felç, müttefikler arasında tıbbi malzeme sevkiyatlarının kesintiye uğraması ve 1930’lardan bu yanan yaşanan en derin küresel ekonomik daralma” açık sınırların zayıflıklarını ortaya çıkardı.
Covid-19 salgını başlamadan önce sınırların silikleştiği ve ülkelerin tamamen birbirine entegre olduğu küresel ekonomiye destek azalıyordu. Dolayısıyla salgın büyük olasılıkla küreselleşmenin maliyet ve faydalarının yeniden değerlendirilmesini hızlandıracaktır. Küresel tedarik zincirlerinin bir parçası olan firmalar, karşılıklı bağımlılıklarının doğasında bulunan risklere ve bozulmanın yola açtığı büyük kayıplara ilk elden tanık olmuş durumda. Gelecekte, söz konusu firmaların geleceğe dönük riskleri göz önüne alarak ara malları üretim merkezlerine yakın bölgelere çekmesi muhtemeldir.
Küreselleşmeyi benimseyen ve sermaye akışlarına yönelik politikalar geliştiren piyasaların, ani ekonomik durgunluklarla karşılaşmamak için sermaye akışını durdurmaya yönelik adım atma riskleri var. Diğer taraftan sınırlama önlemleri dünya çapında yavaş yavaş ortaya çıksa bile, insanlar bireysel risklerini kendileri değerlendirebilir ve yarım yüzyıllık uluslararası hareketliliği tersine çevirerek süresiz olarak seyahati sınırlamaya karar verebilir.
Asıl risk, insanların ve firmaların küreselleşmeden uzaklaşması, açık sınırlar üzerindeki korkuları sömüren bazı politika yapıcılar tarafından daha da karmaşık hale gelecektir. Kendi kendine yeterlilik kisvesi altında ticarete korumacı kısıtlamalar getirebilir ve halk sağlığı bahanesiyle insanların hareketini kısıtlayabilir. Bu sonucu önlemek ve 50 yılı aşkın bir süredir bizi kolektif olarak ayakta tutan uluslararası birlik ruhunu korumak artık küresel liderlerin elindedir.
NORMAL EKONOMİ ASLA GERİ DÖNMEYECEK
Karantinalar başladığında, ilk dürtü tarihsel benzerlikleri aramaktı – 1914, 1929 ve 1941 gibi. Söz konusu tarihlerden beri yaşanan şokun tarihsel yeniliği her zamankinden daha ön planda. Güneşin altında yeni bir şey var ve bu daha korkunç.
Ekonomik dağılma hesaplamalara meydan okuyor. Pek çok ülke daha önce yaşamadıkları kadar derin ve vahşi bir ekonomik şokla karşı karşıya. Zaten online satış baskısı altında olan perakende gibi sektörler yıkım ile yüzleşecek. Covid-19’dan etkilenen pek çok mağaza yeniden açılmayacak. Milyonlarca işçi, küçük işletme sahipleri ve aileleri felaket iler karşı karşıya kalmış durumda. Karantina koşulları ne kadar uzun sürerse, ekonomik yarların sarılması o kadar derin olur ve iyileşme de o denli yavaş olur.
Dünya savaşlarından bu yana en büyük mali çabaya tanık oluyoruz. Fakat ilk turun yeterli olmayacağı zaten açık. Merkez bankalarının gerçekleştirdiği eşi görülmemiş akrobasi hakkında çok a yanılsama var. Birikmiş yükümlülüklerle başa çıkmak için tarih, enflasyon patlaması veya organize bir kamu temerrüdü de dahil olmak üzere bazı radikal alternatifler önerilmekte.
İşletmelerin ve hane halklarının tepkisi riskten kaçınma ve güvenliğe uçuş ise, durgunluk güçlerini birleştirecektir. Halkın krizin birikmiş borçlarına tepkisi tasarruf tedbirleriyse, bu işleri daha da kötüleştirir. Bunun yerine daha aktif, daha vizyon sahibi bir hükümetin krizden çıkışını istemek mantıklıdır. Ama asıl soru, bunun nasıl bir şekilde olacağı ve hangi siyasi güçlerin onu kontrol edeceğidir.
*“Gerçek Risk Politikacılar Korkularımızı Sömürüyor”, Gita Gopinath, IMF Baş Ekonomisti
**“Normal Ekonomi Asla Geri Dönmeyecek”, Adam Tooze, Colombiya Üniversitesi Tarih Profesörü
***Foreign Policy dergisinden Türkçe’ye İntell4 tarafından çevrilmiştir.