Küresel kapitalizm kendisinden nasıl kurtarılır?
Dünya her geçen gün küreselleşirken, küreselleşmeyle birlikte pek çok tehditlerle de karşı karşıya kalıyor. Toplumsal yapılar kökten değişirken, devletler küresel terörizm, küresel kapitalizm, uyuşturucu kaçakçılığı ve pek çok sorunla ile karşı karşıya durumda. Özellikle sınırların silikleşmesi devletlerin çıkarlarını tehdit ederken, toplumsal çöküntüye de neden oluyor.
Her geçen gün birbiri ardına icat edilen yeni teknolojik üretim ekipmanları, dünya çapındaki pazarları daha rekabetçi ve daha zorlu hale getiriyor. Bu durumda da sanayi ülkelerinde ortaya çıkan üretim kasabaları, teknolojik üretim ekipmanlarını elde edemedikleri için ekonomik bozulmanın yükünü taşımak zorunda kalıyor. Ulus-üstü şirketler fabrikalarını denizaşırı ülkelere taşırken veya operasyonlarını otonomlaştırıp işgücünü azaltırken, harap oldular. Bu eğilim on yıllar önce başlamış olsa da son 20 yıl içinde Çin’in imalat ve ihracatının genişleme hacmi ve hızı söz konusu süreci önemli ölçüde hızlandırdı.
MESLEK DALLARI YOK OLUYOR
Tarihsel olarak bakıldığında, gelişmelere bağlı olarak değişen piyasalar kimi zaman eski meslek dallarını yok ederken, eskinin yerine yeni iş kolları oluşturmuştur. Ne yazık ki, yeni işler bugün genellikle Londra ve New York gibi gelişen mega kentlerin hizmet sektörlerinde ortaya çıkarken, iş kayıpları ise küçük iş veren kasabaların ve işletmelerin kronik sorunu haline gelmiştir. Yeni oluşan iş alanlarında, iyi maaşı çoğunlukla yüksek öğrenim veya üstün becerilere sahip olanlar alıyor. Doğal olarak rahat bir çalışma ortamından, güvencesiz çalışan saflarına kaymış olan kızgın insanlar, öfkelerini, haksız yere onları yumrukladıklarına inandıkları bir ekonomik sisteme odaklıyorlar.
Emekçilerin, kendi ülke vatandaşlarının düştüğü zor duruma tepki olarak, siyasi yelpazenin dört bir yanındaki siyasiler göç, ticaret ve hatta bazı yabancı şirketlerle iş yapmanın önüne engeller koyuyorlar. Küreselleşme için bir yaygara başlamış gibi görünüyor. Ve sonuç olarak, dünya daha az açık hale geliyor. Ancak bu yanıtların hiçbiri, otomasyonun cansız yürüyüşüne karşı yardımcı olmayacaktır.
Gerçekten de düşük seviyeli işlerin yerlerini alacak teknolojiler mevcut. Örneğin McDonalds’tan sipariş edilen paketi götürebilecek otonom araçlar, Uber’e hizmet sağlayabilecek full-otonom otomobiller, Amazon’un paketlerini taşıyacak dronelar zaten kullanıyor. Dolayısıyla sınır duvarları içeriden zarar gördüğünde yapacak bir şey kalmaz.
PİYASALAR ALT-ÜST OLUYOR
Yaşlanan sanayi ülkelerinin küçülen işgücünü tamamlamak ve emekli hakları için ödeme yapmak için göçmenlere ihtiyacı olacak. Şu anda Almanya’da 65 yaşın üzerindeki her kişi için üç işçi bulunmaktadır. Bertelsmann Vakfı tarafından 2018 yılına kadar yapılan bir araştırmaya göre, bu oran 2035 yılına kadar 1’e 1 olacak. Reformlar olmadan, yaşlılara yapılan harcamalar ülkenin kamu borcunu 2060 yılına kadar GSYİH’nin yüzde 200’üne denk itecek. Vakıf ayrıca 2019 yılında yapılan ayrı bir çalışmada, Almanya’nın işgücü ihtiyacını karşılamak için yılda 260 bin yeni göçmene ihtiyaç duyacaktır.
Yaşlanan ülkelerin, iç talepleri azaldığı için, başka yerlerdeki genç nüfusa da mal ve hizmet ihraç etmeleri gerekecek. Bazı siyasilerin savunduğu gibi ticari ilişkilerin bozulmasına izin vermek, etkileri gelecekte daha da belirgin hale gelecek bir kendine zarar verme biçimidir. Ve yabancı şirketlere yasaklar getirilmesi küresel tedarik zincirlerinin sökülmesine, ürünlerin her yerde daha pahalı hale gelmesine yol açacaktır.
KÜRESEL KRİZLER, İŞBİRLİĞİNE ZORLUYOR
Ülkeler korumacı politikalara yönelseler bile devam eden koronavirüs salgını, iklim değişikliğinin geldiği nokta ve benzeri küresel riskler dünyanın daha önce hiç deneyimlemediği kadar küresel işbirliğine ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Birlikte hareket etmenin aksine dünyanın daha da kapanması bu tür bir işbirliğini neredeyse imkansız hale getirecektir. Neyse ki, dünyayı bu kadar refah alabilen liberal açık piyasa sistemine olan inancı geri getirmeni yolları vardır ve cevapların çoğu modern küreselleşme altında acı çeken toplulukların yeniden canlandırmasında yatmaktadır.
Geriye kalan topluluklar bir ikilem ile karşı karşıyalar. Yeni işler bu alanlara gelmiyor, çünkü insanlar gerekli becerilere sahip değiller ve yaygın yoksulluk, madde bağımlılığı ve bazen de suç işlerle karşı çıkıyorlar. Devam eden ekonomik tahribat, bu alanların insanların beceri kazanmalarını sağlayacak iyi yerel okullara ve eğitim kurumlarına sahip olmadığı anlamına geliyor. Bu nedenle bu toplulukların kendilerini canlandırmak için çeşitli cephelerde çalışmaları gerekir. Ancak uzak başkentlerde geliştirilen yukarıdan aşağıya çözümler, ekonomik ve sosyal iyileşmenin önündeki engelleri ortadan kaldırır. Yerel halk genellikle neyin düzeltilmesi gerektiği hakkında çok daha fazla şey bilir ve toplulukların kendilerini yukarı çekmelerine yardımcı olmak için güçlendirilmeleri gerekir.
Teknolojik değişim, sadece eski işleri yok ettiği için değil, yenileri için gerekli yetenekleri önemli ölçüde değiştirdiği için de yıkıcıdır. Lise diploması artık iyi bir iş için yeterli değil. Bilim, teknoloji, mühendislik, matematik veya son derece gelişmiş kişilerarası beceriler de ileri eğitim günümüz dünyasında başarılı olmak için gerekli hale gelmiştir.
ZORUNLU GÖÇ
Teknolojik gelişmeler piyasalardaki eski iş dallarını rafa kaldırırken, yenilerin yer açıyor. Fakat bu durumda özellikle mega kentlerde yaşanıyor. Diğer taraftan mega kentlerde yaşananla benzer doğrultuda küçük üretim kasabaları da teknolojik gelişmelerde etkileniyor. Kasabalarda giderek otonomlaşan üretim işsiz kalan bireylerin büyük kentlere göç etmesine neden oluyor. Dolayısıyla bu durum da büyük kentlerdeki toplumsal düzenin bozulmasına yol açıyor.