Adalet arayışının yeni adresi: Sosyal medya
Adaletin sembolize ettiği en önemli olgulardan biri olan ‘’toplum vicdanı’’ son yıllarda sosyal medya üzerinden harekete geçmiş durumda. Özellikle 2019 ve 2020 yılında, sosyal medya aracılığıyla duyurulan ve buna bağlı olarak seyri değişen onlarca vaka var. Peki adaletin yeni kahramanları sosyal medya kullanıcıları mı? Sosyal medya nasıl adalet talep eden vakaların paylaşıldığı bir adres haline geldi?
Sosyal ağların, insan hayatına olumlu ve olumsuz sayısız etkisi var. Ancak Türkiye’de son dönemde en göze çarpan etkisi, kamuoyuna yansımayan olayların duyurulmasına aracılık etmesi ve adalet anlayışını yeniden şekillendirmesi. Adalet ve özgürlük talebinin sıklıkla dile getirildiği mecraların başında yer alan sosyal medyada, özellikle kadın, çocuk ve doğayı koruma konularında son bir yılda toplumsal refleks gösterilen vakalar oldukça fazla.
Geride bıraktığımız 2019 ve içinde bulunduğumuz 2020 yılında, sosyal medya aracılığıyla duyurulan ve buna bağlı olarak seyri değişen onlarca vaka var. Özellikle bu kapsamda en yaygın kullanılan platform olarak karşımıza çıkan Twitter’da haberlerin yayılması üzerine halkın tepki göstermesi, çok sayıda tıkanan davanın ilerlemesini sağladı. Şule Çet, Rabia Naz, Emine Bulut, Şule Duman, Pelin Gültekin ve son olarak Aleyna Çakır davaları bunun en önemli örneği.
TOPLUMSAL BASKI ŞART MI?
Bir konunun sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri olmasıyla adaletin işleyiş seyrini nasıl değiştirdiğine sıklıkla tanık olunan toplumlarda, zamanla polisiye bir adım atılması veya hukuki bir sonuç alınması için bu tür bir baskının şart olduğu düşüncesi yerleşmeye başlıyor.
Sosyal medyada oluşan tepkiler ile hak arayanlara yardımcı olunması, suçlunun bulunması, serbest bırakılan zanlının yeniden gözaltına alınması ve bazen de cezasız kalacak suçluların cezaya çarptırılmasının sağlanması Türkiye'de de son yıllarda yoğun şekilde yaşanan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye neredeyse her hafta gündemin üst sıralarına çıkan bir veya iki olayda sosyal medya ile gelen adaleti konuşuyor.
ADALETİN YENİ KAHRAMANLARI: SOSYAL MEDYA KULLANICILARI
Birkaç yıl öncesine kadar televizyon, gazete ve haber sitelerinin duyurduğu gelişmelere tepki vererek konuyu ülke gündeminde daha üst sıralara taşıyan sosyal medya artık çoğu zaman bir konuya ilişkin, öncesinde yapılmış herhangi bir haber olmamasına rağmen, medyayı baypas ederek kendi gündemini direk ülke ve devlet gündemi olmaya zorluyor. Özellikle çok takipçili sosyal medya kullanıcıları burada büyük rol oynuyor. Ancak bu durumun bir yan etkisi olarakta, resmi kurumlara olan güven azalıyor ve hukuki süreçlerin işlemediği düşünülebiliyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ayşe Nilüfer Narlı, günümüzde sosyal medyanın geleneksel medyanın yerini alarak 'dördüncü güç' haline geldiğini düşünüyor ve şunları söylüyor:
"Türkiye'de çok sayıda insan tepkilerini dile getirirken sosyal medyayı bir mecra olarak kullanmayı tercih ediyor çünkü buradan çok daha hızlı biçimde insanlara ulaşabileceğini düşünüyor. Siyasal katılım tipolojisine baktığımızda sosyal medya siyasi katılım ve siyasi protesto için öncelikli kullanılan bir mecraya dönüştü.
Eski sosyal protesto kalıplarında insanların bir mekanda toplanması, seslerini bildirilerle veya imza toplayarak aktarması söz konusuydu fakat bugün insanlar sosyal medya üzerinden daha etkili ve hızlı bir şekilde bunu yapabildiklerini görüyorlar. Belli haberleri paylaşarak ve yorum yaparak tepkilerini koyduklarını gösteriyorlar ancak "adalet arayışında sosyal medya öne çıkıyor" gibi bir şey söylemiyorum çünkü bununla ilgili elimizde büyük verilere dayalı yeterli çalışma yok."
YARGIDA ‘NABZA GÖRE ŞERBET’ GÜVENİ SARSIYOR
Öte yandan bazı olaylarda sosyal medya reaksiyon göstermekte yetersiz kalan kovuşturma makamı ile kolluğu görevini yapmaya yönelten bir mekanizma olabiliyor. Ancak adalet sisteminde karar ve eylemlerin gelen tepkinin niteliğine ve şiddetine göre değişmesi yargıya güvensizliği daha da artırabilir. Özellikle kadına, çocuğa ve hayvana şiddet, yaşam tarzına karşı saldırı, nefret suçu, milli ve manevi değerleri aşağılayan veya toplumu rencide edici, onur kırıcı davranışlarda bulunan kişilere yönelik olarak sosyal medyada gelişen ortak hassasiyet sonrası toplumsal vicdanı yaraladığı ve adalet hissini tatmin etmediği düşünülen bir takım hukuki adımların ve kararların hızla değişebildiğine şahit olunuyor.
‘’KAMUOYU BASKISI ADALETSİZ DURUMLAR DOĞURABİLİR’’
Bununla birlikte davaların toplumsallaştırılmasının “kamuoyu baskısı” olarak basite indirgememek gerektiğini kaydeden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun avukatı İpek Bozkurt’a göre kamuoyu baskısı adaletsiz durumlar da doğurabilir.
Bozkurt’a göre kamuoyu baskısının olumsuz rol oynadığı örnekler de var ama özellikle kadına karşı şiddet davalarının toplumsallaştırılması, adaletin sağlanması ve bilhassa kadın hakları için önemli. Feministlerin takip ettikleri kadına karşı şiddet ve kadın cinayeti davalarında, bu takip süreci sosyal medya ve görsel ve yazılı medya aracılığı ile toplumsallaştırılıyor’’ diyen Bozkurt, ‘’Davaların takip edilmesi, sanıkların tutumları, mahkemelerin kararları bu takipler sürecinde kamuoyu ile paylaşılıyor. Bence burada davaların toplumsallaştırılmasının sonucunu ‘kamuoyu baskısı’ olarak basite indirgemek çok doğru olmayabilir. Çünkü kamuoyu baskısı, her türlü baskıda olduğu gibi adaletsiz durumlar da doğurabilir’’ ifadelerini kullandı.