Giorgia Meloni’nin seçim sonrası AB söylemleri değişti

İtalya'daki erken seçimlerden önce İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri Giorgia Meloni, AB söylemlerini sertleştirmiş, Roma-Brüksel arasındaki ikili ilişkilerin bozulacağı yönünde sinyaller vermişti. Giorgia Meloni, İtalya’nın Başbakanı olarak göreve geldikten sonra AB ve NATO hakkındaki söylemlerini daha ılımlı hale getirdi. Peki, Meloni AB hakkındaki söylemlerini neden değiştirdi?

21 Temmuz’da İtalya Başbakanı Mario Draghi, liderlik ettiği koalisyondaki üç partinin desteğini alamaması üzerine istifasını vermişti.

Hükümet ortakları arasında yaşanan bu kriz Mario Draghi’nin istifası ve parlamentonun feshedilmesi ile sonuçlanmıştı

Büyük koalisyon hükümetinin dağılması ile birlikte önümüzdeki bahar yapılacak genel seçimler erkene çekilmiş, İtalya’nın 25 Eylül’de erken genel seçimlere gitmesi kararlaştırılmıştı.

Seçimler öncesinde aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri Partisi lideri Giorgia Meloni ile merkez solun çatı partisi Demokratik Partinin lideri Enrico Letta, başbakanlık için yarışan liderler arasında önde yer almıştı.

Aşırı sağcı Georgia Meloni, seçim mitinglerinde “Tanrı, vatan, aile” sloganları atmış, İtalya’nın en büyük sorunlarından birinin aile ve çocuk yapmamak olduğunu dile getirmiş, böyle devam etmesi durumunda da ekonomilerinin çökeceğini belirtmişti.

Meloni, “Ben bir kadınım, ben bir anneyim, ben İtalyanım, ben Hıristiyanım” söylemlerini seçim kampanyası boyunca sürdürmüştü.

İtalya’nın Hristiyan toplumu olduğunu ve böyle kalması gerektiğini savunan Meloni daha önce yaptığı açıklamalarda da, “Avrupa'nın İslamlaşmaması için savaşacağız” ifadelerini kullanmış, “Müslüman bir kıta olma niyetinde değiliz. Eğer bu haçın size hakaret ettiğini düşünüyorsanız burası sizin yaşamanız gereken yer değil. Dünya geniş müslüman milletlerle dolu" şeklinde konuşmuştu.

Geleneksel aile yapısını savunan Meloni, seçimlerden önce İtalya’da doğum oranının yükseltilmesi ve LGBTQİA+’nın yasaklanması üzerinde durmuştu.

Giorgia Meloni, göç, kürtaj hakkı, eşcinsel evlilik gibi konularda aşırı muhafazakar görüşleri savunuyordu.

Tüm bunlar İtalya’nın kurucu üyesi olduğu Avrupa Birliği’nin liberal demokratik ilkeleriyle uyuşmuyordu ve Meloni bu söylemleriyle AB’yi karşısına alıyordu.

Aslında Meloni’nin AB karşıtılığı bir sır değildi. Meloni, kamuoyu önünde yaptığı konuşmalarda AB’nin birçok politikasını eleştirmişti.

Meloni, AB’nin Polonya ile Macaristan’ın fonlarını kesmesini sert bir dille eleştirerek, “Egemen ulusların hükümetlerine karşı güçlü ve şiddetli saldırıyla karşı karşıyayız" değerlendirmesinde bulunmuştu. 

AB’den ayrılma kararı alan İngiltere’ye saygı duyduğunu söyleyen Giorgia Meloni, özgür iradelerinden dolayı Brüksel’in İngiliz halkını küçük düşürmeye çalıştığını belirtmişti. 

SANDIKTAN AŞIRI SAĞCI MELONİ ÇIKTI!

İtalya’da 25 Eylül’de gerçekleştirilen genel seçimleri İtalya’nın Kardeşleri Partisi (FdI) ve liderliğini üstlendiği sağ ittifak kazandı.

"AB içinde liberallerin ve liberal olmayan demokrasilerin kavgası" olduğunu söyleyerek aşırı sağ karşısında seçim kazanan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, önemli destekçisi olan Mario Draghi’yi kaybetti.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 28 Eylül’de yaptığı konuşmada, “Bizimle çalışmak isteyen tüm demokratik hükümetlerle çalışmaya hazırız. Ancak eğer işler kötüye giderse, elimizde kullanabileceğimiz araçlara sahibiz" dedi.

Von der Leyen’in bu sözlerini siyasi müdahale olarak algılayan İtalyan sağı sert tepki gösterdi.

Aşırı sağcı Lig Partisi lideri Matteo Salvini, Twitter hesabından, "Utanç verici kibir. İtalyan halkının özgür, demokratik ve egemen oyuna saygı gösterin! Bu kadın tüm Avrupalılar’ı temsil ediyor, maaşı hepimiz tarafından ödeniyor. Bu yaptığı iğrenç ve kibirli bir tehditti" mesajını paylaştı.

Meloni ise AB’nin bu söylemleri hakkında herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Muhafazakar blok müttefiki Silvio Berlusconi'nin Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi Rusya ile savaşı alevlendirmekle suçladığı ses kaydı sızdırılınca Meloni, defalarca Ukrayna ve Batı’nın Rusya’ya karşı yaptırımlarını destekleme sözü verdi.

20 Ekim’de, "Biz iktidardayken, İtalya asla Batı'nın zayıf halkası olmayacak" diyen Giorgia Meloni, bu çizgiye katılmayan herhangi bir partinin hükümete girmemekte özgür olduğunu da sözlerine ekledi.

Meloni, “Her zaman son derece net olduğum ve olmaya devam edeceğim bir konu var. Açık ve net bir dış politikaya sahip olacak bir hükümete liderlik etmek niyetindeyim. Bu temel pozisyona katılmayan herkes hükümete katılmamakta özgürdür" ifadelerini kullandı.

21 Ekim’de Meloni, sağ ittifak içinde ortaklık yaptığı Lig Partisi lideri Matteo Salvini ve Forza Italia lideri Silvio Berlusconi'yi yanına alarak basın açıklaması yaptı. Meloni, “ Bütün merkez sağ koalisyonu, hükümeti kurma yetkisi verilecek kişi olarak beni önerdi. Cumhurbaşkanı’nın kararlarını bekliyoruz ve şu anda hazırız” diye konuştu. 

Daha sonrasında da Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, yeni hükümeti kurma görevini Giorgia Meloni'ye verdi.

POPÜLİST SÖYLEMDEN, UZLAŞMACI SİYASETE GEÇİŞ

Avrupa Birliği (AB) yönetimi de İtalya’nın ilk kadın başbakanı olan 45 yaşındaki Meloni’yi tebrik etti. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sosyal medya hesabından, İtalya’nın ilk kadın başbakanı olarak göreve gelen Meloni’yi kutladığını bildirdi. Von der Leyen, “Önümüzdeki sınamalara karşı yeni hükümetle yapıcı iş birliği kuracağımıza inanıyorum ve bunu sabırsızlıkla bekliyorum” ifadelerini kullandı.

AB Konseyi Başkanı Charles Michel de Meloni’ye sosyal medyada yazdığı tebrik mesajında, “AB’nin ve İtalya’nın çıkarı için birlikte çalışalım” dedi. 

Avrupa Birliği’nden gelen bu mesajlar da İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin tutumlarını değiştirmesinde önemli bir rol oynadı. Çünkü Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte gelen enflasyon, enerji, gıda krizi ve ardından İtalya’da yapılan genel seçimler İtalyan ekonomisine zarar vermişti.

Uluslararası Para Fonu (IMF), İtalya ekonomisiyle ilgili enerji ve gıda fiyatlarındaki artışın tüketicilerin reel gelirini olumsuz etkileyeceği, yüksek faiz oranları ve güvensiz ortamın özel yatırımları azaltacağı, firmaların planlana göre üretimlerini küçülteceği, devlet ve bankalar için fonlama maliyetinin artacağını bildirmişti.

Bu durum, Meloni’nin popülist söylemlerini bir kenara bırakıp AB ile uzlaşma yoluna gitmesine ve AB’nin fonlarına erişim sağlayabilmek için faydacı bir siyaset izlemesine neden oldu.

Meloni seçimler öncesinde her ne kadar AB’yi karşısına alsa da; başbakan olduktan sonra söylemlerini yumuşattı.

Başbakan Meloni 25 Ekim’de parlamentoda yaptığı konuşmada, “AB kurumlarında, sesimizi büyük kurucu bir millete yakışır, yüksek şekilde duyuracağız. Bunu, son haftalarda duyduğumuz üzere Avrupa entegrasyonunu yavaşlatmak veya sabote etmek için değil, aksine Avrupa'nın krizlere ve dış tehditlere yanıt vermede, vatandaşlara ve işletmelere daha yakın olmasına katkıda bulunmak üzere yapacağız" dedi.

Meloni, "Sadece taahhütlerine uyan bir İtalya, Avrupa ve Batı'da uluslararası krizlerin getirdiği yüklerin daha dengeli bir şekilde paylaşılmasını talep etme yetkisine sahip olabilir" şeklinde konuştu.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni 10 Kasım’da yaptığı açıklamalarla da İtalya’nın NATO’ya bağlılığını yineledi ve Ukrayna’ya desteklerini sürdüreceklerini söyledi.

Meloni, "İtalya'nın NATO'ya olan bağlılığını ve Kuzey Atlantik İttifakı'nın bu hassas dönemde karşı karşıya olduğu ortak zorlukları bir kez daha teyit ediyorum" diye belirtti.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni her ne kadar uzlaşmacı siyasete geçse de; kurduğu ittifakla AB arasındaki dengeyi sağlamak zorunda. Bu nedenle de İtalya ile AB arasındaki ikili ilişkilerin tamamen düzelmesi pek mümkün görünmüyor.