Batı, Hong Kong üzerinden Çin’i sıkıştırabilecek mi?
Son 20 yıldır dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olan Çin’in yükselişi, Batılı ülkeleri tedirgin ediyor. Dolayısıyla Pekin’e yönelik yaptırım uygulama yolunu seçen Batılı ülkeler, bir yandan da küresel ticarette Çin’i izole etmeye çalışıyor. Bu bağlamda Çin ve küresel ekonomiler arasındaki köprü olan Hong Kong ilk hedef. Peki, Çin Hong Kong üzerinden sıkıştırılabilir mi? Çin ve Batılı ülkelerin Hong Kong’a yönelik planları ne?
Dünya ekonomisi yerinde sayarken Çin ekonomisinin son 20 yılda hızla büyümesi ve Pekin yönetiminin ekonomik gücü arkasına alarak küresel çapta nüfuz alanını genişletmesi, ABD başta olmak üzere Batı’yı tedirgin etti. Pekin yönetimi yalnızca küresel nüfuz alanlarını genişletmekle kalmadı diğer taraftan da savuna sanayine yatırımları ile dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
Küresel güç mücadelesinde ABD’ye karşı bir kutup olan Çin’in, yükselişi karşısında önlemler almaya çalışan Batı, mücadele unsurları olarak Güney Çin Denizi, Hong Kong, Tayvan ve Doğu Türkistan’ı belirledi. Dört bölge üzerinde uluslararası hukuku ihlal ettiği gerekçesiyle Çin’e karşı yaptırım uygulayan Batı’nın asıl odak noktası ise Hong Kong oldu.
ÇİN’İN HONG KONG’A MÜDAHALESİ
1984 yılında imzalanan ortak deklarasyon uyarınca 1997 yılında İngiltere’den Hong Kong’un yönetimini alan Çin, “bir ülke iki sistem” modeliyle bölgede hakimiyet kurdu. Farklı bir sistem ile Hong Kong’u yönetimi altında tutan Pekin’in, suçluların iadesi kapsamında değişiklikler talep etmesi, bölge genelinde protestoların başlamasına neden oldu. Dünya kamuoyunun yakından takip ettiği protestolarda güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanması sık sık gündeme gelirken, bölge kaosa sürüklendi. Covid-19 (Koronavirüs) salgınından ötürü sokaların boşalmasına rağmen protestocular, beş maddede topladıkları taleplerini dile getirmeye devam ediyor.
Protestocuların talepleri ise şöyle;
- Suçluların iade yasasının kaldırılması,
- Tutuklanan göstericilerin aklanması,
- Hükümet tarafından “isyan” suçlamasının kullanılmaması,
- Polis müdahaleleriyle ilgili bağımsız bir soruşturma yapılması,
- Hong Kong seçimlerinde oy haklarının devam ettirilmesi.
Pekin hükümeti, Hong Kong yönetimine daha fazla caydırıcı güç kullanılması yönünde baskılarını sürdürüken, Çin medyası da Hong Kong’daki protestocuların baskılanmasına yönelik propaganda faaliyetlerine devam ediyor. Bu noktada Pekin, Hong Kong yönetimine olan desteğini ve yerel polise olan güvenini sürekli olarak yineliyor. Öte yandan müdahale ihtimalini sürekli olarak gündeminde tutan Çin'in Savunma Bakanlığı Sözcüsü Wu Qian, "Hong Kong yönetimi tarafından bir talep gelmesi durumunda Çin Ordusunun kamu düzenini korumak için müdahale edebileceğini” belirtti.
ÇİN VE KÜRESEL PİYASALAR ARASINDAKİ KÖPRÜ: HONG KONG
Ekonomik olarak finans, gayrimenkul ve aracı ticaret üzerine bir büyüme modeli benimseyen Hong Kong, ana kara ile küresel liberalizmin arasında bir köprü görevini görüyor. Hong Kong’lu gayrimenkul firmalarının ana karada yatırımları bulunurken, aracı ticarette ise anakara üreticilerinin ürünleri dünya pazarlarına sunuluyor. Finans sektöründe anakaranın dev firmaları, biriken sermayelerini Hong Kong borsalarında değerlendiriyor. Dolayısıyla, Hong Kong siyasi olarak anakara ile her ne kadar ayrı sınırlara sahip olsa da ekonomik anlamda sınırlar tamamen kaldırılmış durumda.
Anakara pazarına yakınlığı ve entegrasyonu ile birlikte sağlam bir hukuk sistemine sahip olan Hong Kong, istikrarlı bir yapının da merkezi. Çin anakarasını küresel piyasalara bağlayan Hong Kong, küresel piyasalar için de önemli konumda. Nitekim geçtiğimiz on yıl içerisinde yüzlerce Batılı dolar milyarderi, Hong Kong’u yatırım üssü olarak seçti.
ÇİN’İN HONG KONG MÜDAHALESİ BERABERİNDE EKONOMİK SAVAŞI GETİRDİ
Çin’in komünizmle yönetilmesi, küresel ticarete entegrasyonu önünde büyük bir engel olarak duruyordu. Küresel ticarete entegrasyonunu demokratik Hong Kong üzerinden sağlayan Çin anakarası böylelikle liberal ekonomilere entegre oldu. Fakat son dönemlerde Hong Kong’da yaşananlar ve Çin’in küresel güç sahnesinde yükselişe geçmesi, Batı’nın tüm dikkatini bölgeye çevirmesine neden oldu. Doğu Türkistan, Güney Çin Denizi ve Tayvan’daki yasadışı uygulamalardan ötürü, Batı, Çin ile liberal ekonomileri birbirine bağlayan Hong Kong köprüsünün yıkılmasını gündeme getirdi.
Hong Kong’da suçluların Çin’e iadesini öngören yasa tasarısının meclise getirilmesiyle başlayan ve Pekin’in askeri müdahale çağrısıyla devam eden protestolar, dünya kamuoyunun da yakın takibinde. ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler Hong Kong üzerinden Çin’e yaptırım uygulama kararları alırken, Pekin’i bastırmak için daha etkin yollar kullanmayı da gündeme aldı.
Batı, Çin’in küresel ticaretin dışına itilmesini Hong Kong üzerinden sağlamayı planlıyor. Fakat Çin’i küresel ticaretten izole etmek o kadar da kolay olmayacak. Washington, Londra, Paris ve diğer Batılı devletlerinin aksine Hong Kong finansal bir patlama yaşıyor. Zira Hong Kong tek başına 10 trilyon dolarla Asya’nın en büyük finans merkezini oluşturuyor. Batı bir şekilde Çin’i soyutlamak için çok uluslu şirketleri Hong Kong’tan çekmeye çalışırken, görünmeyen bir el Hong Kong’u ve Çin’in daha da yükseltiyor. Nitekim geçtiğimiz yıl Hong Kong’da ABD doları ödemelerinin değeri 11 trilyon dolara ulaştı.
Hong Kong ekonomik olarak her geçen gün büyürken onunla birlikte Çin de büyüyor. Batının tüm baskılarına rağmen dünya GSYİH’nın yüzde 18’ini oluşturan Çin, geçen yıl dünyanın en fazla yabancı yatırımı çeken ülkesi oldu. 2020 yılında 163 milyar dolar yatırım alan Çin ekonomisi, aynı zamanda dünyanın en fazla büyüyen ekonomisi oldu.
ÇİN BATININ PLANLARINI BOZACAK
Küresel piyasalara Hong Kong üzerinden bağımlı olduğunun farkında olan Çinli yetkililer, ülke ekonomisinde yeni bir sistem kurma arayışına girdi. Bu bağlamda Büyük Körfez Bölgesi (GBA) kalkınma planı ortaya çıktı. Washington’un Pekin ile ticaret savaşlarını başlattığı dönemde ortaya çıkan kalkınma planı kapsamında, Çin’in doğu kıyılarında serbest ekonomik ve teknoloji üsleri oluşturulması öngörülüyor. Kalkınma planı ile birlikte Hong Kong-Macau ve Çin’in Guangdong, Shenzhen eyaletlerinin yüksek teknoloji ve yenilikçi merkezler haline getirilmesi planlanıyor.
Çin’in dijital ekonomi modeline yaptığı yatırımlar ve Shenzhen şehrinde açılan serbest ticaret bölgesiyle uluslararası ticareti kolaylaştırması, Hong Kong’un "aracı ticaret" üzerindeki etkisini kıracak. Çin, böylelikle Batı’nın Hong Kong üzerinden kendisini küresel ticaretten izole etmesini önleyecek. Özetle Batı, Çin’i küresel ticaretten izole edebilmek için Hong Kong’a odaklanırken, Pekin yönetimi yeni Hong Kong’lar oluşturmaya odaklanmış durumda.