Hollanda'da çözülemeyen kriz: Nitrojen

Çiftçi protestoları ile sık sık gündeme gelen Hollanda, Avrupa Birliği yasalarının ön gördüğü biçimde 'nitrojen' krizini aşmaya çalışıyor. Peki, çiftçi protestolarının ardından hükümet yasaları uygulayabilecek mi?

Dünya atmosferinin yaklaşık yüzde 78’ini oluşturan ve kokusuz, renksiz, tatsız olması ile bielikte tüm canlı dokularda bulunan nitrojen (azot) şu sıralar Hollanda’nın bir numaralı gündem maddelerinden birini oluşturuyor.

Hollanda hükümeti, koalisyon anlaşmalarının bir parçası olan nitrojen emisyonlarını 2030 yılına kadar yarıya indirmeyi planlarken ülkenin doğasının ve biyolojik çeşitliliğinin tehdit altında olması birinci gerekçe olarak gösteriliyor.

Kabine, “Hollanda nitrojen krizi” ile mücadele için bütçeden 25 milyar euro kaynak ayırdı. Tarım, ulaşım ve sanayi kaynaklı yüksek emisyon ile mücadele için ayrılan bütçede en büyük payı ise tarımın alması bekleniyor.

Ülkede büyüyen hayvancılık sektörünün çevreye zarar verdiğine ilişkin çalışmaları baz alan hükümet yetkilileri, köklü bir değişiklik yapabilmek için nitrojen emisyonları ile mücadele etmeyi planlıyor.

Azotun bizzat kendisinin zararlı olmamasına karşın azot oksitler ve amonyakın zararlarına dikkat çeken yetkililer, fosil yakıtlar ve hayvan gübrelerini de yakından takip ediyor. Söz konusu atıkların toprağın bozulması, yeraltı sularının kirlenmesi ve biyolojik çeşitliliğin kaybına neden olduğunu savunan Hollanda hükümeti, önümüzdeki sekiz yıl içerisinde çiftlik hayvanlarını üçte bir oranında azaltmayı hedefliyor.

Program kapsamında hassas doğal alanlara yakın çiftliklerin satın alınarak yeniden konumlandırılması ve sürdürülebilir hayvancılığın desteklenmesi planlanıyor. Hükümet yetkilileri, gönüllü iş birliği yapmayan çiftçilere ait bölgelerin zorla alınabileceğinin de altını çiziyor.

Hükümetin kararlarına ilişkin açıklama yapan Doğa ve Azot Bakanı Christianne van der Wal, ülkede tarımın geleceğinin olmasına karşın mevcut durumun sürdürülebilir olmadığına dikkat çekiyor.

2021 yılında Temsilciler Meclisi’ne yazdığı mektup ile duruma ilişkin bilgi veren Van der Wal, “Üretim toprağın, yeraltı suyunun ve yüzey suyunun tükenmesine veya ekosistemlerin bozulmasına yol açarsa […] gelecek yok” ifadelerini kullanmıştı.

Avrupa’nın ikinci büyük nitrojen oranına sahip olan Hollanda, 2010 ila 2015 yılları arasında hektar başına 68 kilogram olan Avrupa’nın nitrojen miktarının iki katına ulaşmıştı.

Hayvancılığın azaltılacağının duyurulmasının ardından ülkedeki çiftçiler ayaklanırken sektörün geleceğinden ve topraklarına el konulacağından şüphe duyan Hollandalılar, şehirleri ablukaya aldı, otoyollara çöp ve asbest atarak hükümete tepkilerini protesto eylemlerine dönüştürdü.

Çiftçiler, Bakan van der Wal'un evine gitmek için ablukayı aştığında, görevli polisler “Durum memurlar için o kadar güvensizdi ki, hemen hiçbir önlem alınamadı” dedi.

Ağustos ayının başlarında hükümet, nitrojen emisyonlarında tüm taraflar için işe yarayacak bir şekilde nasıl bir azalma sağlanabileceği hakkında görüşmek üzere birkaç çiftçi örgütüyle bir araya geldi.

Ülkenin tarım kuruluşlarından olan LTO Nederland, çiftçilerin tüm önlemler ile karşı karşıya kalmasını önlemek amacıyla sürdürülebilirlik için yerel girişimlerin güçlendirilmesini talep ederken, protestoların öncü savunucularından Çiftçi Savunma Gücü (FDF) görüşmelere katılmayı reddetti. Çiftçi Savunma Gücü sözcüsü Jeroen van Maanen AD gazetesine yaptığı açıklamada, örgütün bir nitrojen krizi olduğuna inanmadığını söyledi.

FDF lideri Mark van den Oever ise RTL’ye verdiği röportajda, şu ana kadar ülkede yapılan protestoların yalnızca başlangıç olduğunu vurguladı.

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın temmuz ayı sonunda Florida’da yaptığı bir konuşmada Hollandalı çiftçilere desteğini ifade etmesi ise ülkedeki protesto gösterilerinin artmasına neden oldu. İklim krizinin bir aldatmaca olduğunun altını çizen Trump, ülkedeki çiftçileri “Hollanda hükümetinin iklim tiranlığına cesaretle karşı çıktıkları” için övdü.

YILLARCA SÜREN BAŞARISIZ POLİTİKA: HOLLANDA NİTROJEN KRİZİ

Avrupa Birliği’nin Natura 2000 doğa koruma ağı kapsamında 160'ın üzerinde özel alana sahip olan Hollanda’nın sekiz yılda nitrojen emisyonlarını yüzde 50, besi hayvanlarını ise üçte bir oranında azaltma kararı uzmanlar tarafından ‘büyük oran’ olarak nitelendirildi.

Avrupa Birlili hukuku kurallarına göre üye devletlerin bu alanları koruması, eski haline getirmesi ve bozulmalarına neden olabilecek faaliyetlerden kaçınması gerekiyor.

Geçtiğimiz yıllardan bu yana aşırı gübrelemenin sorun olduğunu bilmesine rağmen harekete geçmeyen yetkilileri eleştiren uzmanlar, Hollanda hükümetinin 1980’lerden bu yana gübrenin asit yağmuruna neden olduğunu bildiğinin altını çiziyor.

II. Dünya Savaşı’nın ardından verimlilik politikaları ile geliştirilen Hollanda’nın tarım üretimi sürecinde küçük çiftliklerin yerini alan büyük, uzmanlaşmış şirketlerin sayısının düşmesine rağmen üretimdeki artışa da özellikle dikkat çekiliyor.

1950’lerde 410 bin olan şirket sayısının 2016’da 55 bine düşürülmesine rağmen domuz sayısının 12,4 milyona yükseldiğine vurgu yapan uzmanlar, 1950’lerde bir ineğin yılda 4 bin litre süt verirken 2015 yılında bu rakamın 8 bin 200 litreye ulaştığının altını çiziyor.

Azot emisyonlarını azaltmak için yapılan girişimlerin yanı sıra ülkedeki tüm birikimin neredeyse yarısından sorumlu olan tarım sektörüne yeterli önlemlerin alınmadığını belirten uzmanlar, yüzde 12 ile ulaşım ve yüzde 9 ile sanayinin toplama katkısının da incelenmesi gerektiğini vurguluyor.

Isabeau van Halm’ın Energy Monitor’de kaleme aldığı makalede verdiği rakamlara göre kısmen başarılı olan azotu kontrol altına alma girişimi 90’lardan bu yana sürüyor.

Ülkedeki tarım sektörünün yarısını kontrol ederek azotu kontrol altına almaya çalışan Hollanda hükümeti, 1990’lardan bu yana mücadele etmesine rağmen Ulusal Halk Sağlığı ve Çevre Enstitüsü verilerine göre, henüz başarılı olamadı.

Ülkedeki nitrojen emisyonunun hala yüksek seyretmesi ile birlikte AB’nin her yıl vergi ödemeden çiftçilerin satabileceği süt miktarı kotasının 2015’te sonlandırıldığını duyurması, Hollanda’da kaygıyı da artırdı. Üstelik alınan tüm tedbirlere rağmen (yemlere karşı tedbirler vs.) amonyak emisyonlarında da istenilen düşüş yaşanmadı.

Hükümetin, çiftçilere rağmen değişiklikleri hayata geçirmekten başka yolu kalmadığına vurgu yapan uzmanlar, Hollanda Kabinesi emisyonları azaltmak için yapısal önlemler getirmedikçe yeni nitrojen yayan projelerin izin almasının zor olacağının da altını çiziyor.

Hollanda'daki nitrojen krizi, enerji ve iklim politika yapıcılarına, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik tedbirlerin gerisinde kalırlarsa gelecekte hangi radikal adımları atmaları gerekebileceğinin de tüyosunu veriyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından özellikle İngiltere’nin Enerji Güvenliği Stratejisi’nden faydalanarak fosil yakıtları teşvik etmesi, petrol şirketlerinin karlarını rekor seviyede katlamasına rağmen aynı oranda yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmamalarının da önünü açıyor.

Hollanda’nın üzerinde tam uzlaşma sağlanmamış ve verimliliği kanıtlanmamış politikalar ile yola devam etmesinin mümkün olmadığını belirten uzmanlar, bu durumun çiftçilerin protestolarını her geçen gün artıracağı konusunda da hemfikir.