Hindistan milliyetçiliğinin yükselişi 

Hindistan milliyetçiliğinin yükselişe geçmesi ve radikal dönüşümün yaşanmasındaki en önemli etken son dönemlerde Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan Cammu Keşmir krizidir. Bu bağlamda Hindistan’ın bölündüğü ve Pakistan’ın kurulduğu 1947 yılından bu yana devam eden Cammu Keşmir sorununun son dönemlerde tekrardan alevlenmesi, Hindistan’ın Keşmir'i kendi egemenliği altına almak için milliyetçilik politikalarına yönelmesine neden olmuştur. 

Keşmir halkının “geniş otonomi”, “egemenlik” veya “bağımsızlık” gibi istekleri, Pakistan’ın Keşmir için bağımsızlık (ve sonrasında Pakistan’a katılması) ve Hindistan’ın Keşmir’i kontrol etme arzuları arasında büyük bir çekişmeye sahne oldu. Hindistan eyaletleri içinde en fazla Müslüman nüfusa sahip olan Keşmir, Hindistan’ın anayasal değişime giderek Keşmir’e özerklik tanıyan 370 numaralı yasayı kaldırmasına kadar kendi anayasasına sahip, dolayısıyla -savunma, iletişim, finans ve dış ilişkiler hariç- kendi yasalarını yapabilen ve uygulayabilen tek eyaletti. Geçtiğimiz günlerde Keşmir’e özerklik tanıyan 350’inci maddenin kaldırılması dışında Hindistan tam bağımsızlığın tanınmaması adına defalarca Cammu Keşmir başbakanını görevden alma, eyalet meclisinin tüm yetkilerini valiye devretme ve olağanüstü durumlarda valinin talebi üzerine Yeni Delhi’nin yetkileri ele almasına imkân tanıyacak yasalar koydu.  
 
Hindistan’ın Keşmir’i kendi topraklarına katma arzusu son dönemde artarak eylem halini almış durumda. 1980 yılında milliyetçi bir parti olarak kurulan Hindistan Halk Partisi’nin (BJP) lideri ve Hindistan Başbakanı olan Narendra Modi hükümeti, dünyanın farklı çatışmalı alanlarına yönelik küresel kayıtsızlıktan da büyük ölçüde faydalanarak ve popülizm, kültürel tekçilik ve ultra-milliyetçiliğin küresel yükselişinin de etkisiyle Cammu Keşmir’i tamamen Hindistan’a asimile etmek ve bölgeyi Cammu Keşmir ve Ladakh olarak iki ayrı eyalet şeklinde yeniden organize etmek gibi cüretkâr bir karar verdi. Bu denli kritik bir kararın hem Pakistan ve Hindistan siyasetlerinde hem de bölgesel siyasette ciddi ve önlenemez etkileri olacaktır.  
 
Hindu Milliyetçiliğinin yükselişi 
 
Çin’den sonra dünyanın en fazla nüfusuna sahip olan Hindistan’da din hayatın tüm alanlarına günlük işlerden eğitim ve politikaya kadar hayatın her safhasına nüfuz etmiş durumda. Laik Hindistan, Hindu, İslam, Hristiyanlık, Jainizm, Sihizm ve diğer sayısız dini geleneğe ev sahipliği yapar. Çok dinli bir toplum yapısına sahip olan Hindistan “dünyanın en büyük seküler demokrasisidir.” Fakat dünyanın en büyük seküler demokrasisi olarak bilinen Hindistan’da son dönemlerde milliyetçiliğin yükselişi dünya kamuoyuna endişe vermekte. 
 
Modi hükümeti Hindistan’ın etnik kimliğini, bölgesel ve küresel rol tanımını radikal bir çerçevede yeniden tanımlıyor. Yüzde 79,8’i Hindulardan oluşan ülkede etkili olan siyasetçiler, devletin üniter yapısını koruyup ve seküler bir çerçevede devam ettirmeye çalışsalar da, yıllardır Müslümanlar, Hristiyanlar, Sihler ve Hindular gibi farklı etnik ve dini gruplar arasında yaşanan şiddetin yoğunluğu değişse de hep devam etti.  
 
Hindu milliyetçisi Modi yönetimi partisinin şovenist ana örgütü RSS’in (Uluslararası Gönüllüler Organizasyonu) Hindistan’da toplumu dönüştürmek, alt kıtada Hinduların baskın olduğu bir Hindu kültürel birliği kurma vizyonuna yaslanmış durumda. 370 numaralı yasanın kaldırılmasıyla Hindu milliyetçisi Modi’nin Cammu Keşmir’e yönelik yürütmüş olduğu politikalar, özelde Keşmir’i, genelde tüm etnik ve din azınlıkları rehabilite etmeyi, yeniden eğitmeyi ve onları Hindu kültürüne asimile etmeyi öngörüyor. Medya kanadından, televizyon yayınlarına ve sosyal medya platformlarına kadar algı operasyonu gerçekleştiren yönetim, Keşmir’e Hintli film yapımcılarını Keşmir’e davet edilmesi, iş insanlarının Keşmir’e yatırım yapmaya çağırılması ve merkezle Cammu Keşmir arasındaki ulaşımı geliştirme sözü asimilasyonunu hızlandırma doğrultusunda gerçekleştirilen hamlelerdendir.  
 
Çoğunluğu Hindu olan Hindistan’da, çoğunluğu Müslüman tek eyalet Cammu Keşmir olunca, Hindistan küresel siyasette “seküler demokratik Hindistan” tezine Keşmir politikasından büyük destek alıyordu. Fakat dünyanın en büyük seküler demokrasisi anlatısı hızla silinmekte. Büyük çoğunluğu Müslüman olan Cammu Keşmir’in bırakılmasının, ciddi oranda Müslüman nüfusu barındıran Hindistan’ın birliğini tehlikeye sokacağını ileri süren Modi yönetimi bu çerçevede Hindistan’ın geleceği için Hindu Hindistan fikrini gündeme almış durumda. Modi yönetimi Hindu fikrinin hayata geçirilmesinin tam zamanı olduğunu ve bunun test alnının Keşmir olduğunu düşünüyor.  
 
Modi hükümetinin attığı bu adımlarla Hindistan’ın yeni anlatısı, farklı etnik ve dini gruplar arasında zirve yapacak şiddete neden olabilir. Modi’nin Hindistan’ı yeniden tanımlama adına attığı adımların Hindistan iç siyasetinde de yoğun tartışmaları beraberinde getireceği kesin.