Göçmen krizi: Türkiye’nin açık kapı politikası Ankara’nın elini güçlendirdi

Türkiye’nin son dönemde Suriyeli mülteciler konusunda izlediği politika ve kararlı tutum Ankara’yı, AB ülkeleri tarafından kapısı çalınacak bir konumuna taşıdı. Açık kapı politikasıyla eli güçlenen Türkiye ile AB arasında yeni bir başlangıç mümkün olabilir mi? Kartlar yeniden dağıtıldığında kazanan kim olacak? Türkiye ile AB ilişkilerinin geleceğine dair merak edilen tüm detaylar…

Fethiye Mutaf Narin/INTELL4

Ankara’nın Avrupa’ya geçmek isteyen mültecileri durdurmama kararı alması, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında yeni bir göçmen krizini gündeme getirdi. Binlerce sığınmacının Yunan ve Bulgar sınırlarına akın ederek kaçak yollarla Yunanistan üzerinden Avrupa’ya geçmesi AB’yi endişelendirdi. Ankara ile yeni bir göçmen anlaşması yapmak isteyen Brüksel harekete geçti.

Geçtiğimiz günlerde AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell atar topar Türkiye’ye gelmiş ve Ankara ile görüşmeler gerçekleştirmişti. Bu kritik görüşmelerin ikincisi dün Brüksel’de gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ardından AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bir araya geldi. Ancak görüşme, AB’nin beklediği gibi geçmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’nin tekliflerini kabul etmedi ve AB’yi 2016’da varılan anlaşmaya uymamakla suçladı.

Ayrıca her fırsatta AB’nin taahhütlerini yerine getirmekte geç kaldığını söyleyen Erdoğan, görüşme sonrasında düzenlenen basın toplantısına katılmadı. Brüksel’in her geçen gün yeni bir teklifle Ankara’nın kapısını çalıyor olması, Türkiye’nin açık kapı politikasının Ankara’nın elini güçlendirdiğini gösterdi.

HER GÜN YENİ TEKLİFLERLE ANKARA’NIN KAPISI ÇALINIYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde Suriyeli mülteciler konusunda izlediği politika ve kararlı tutum, Türkiye’yi Brüksel ve AB ülkeleri tarafından her gün kapısı çalınacak bir ülke konumuna getirdi. Sınır kapılarının açılmasının ardından birbiri ardına gelen tekliflerin ilki, Türkiye’ye yapılacak para yardımıydı. Ancak Ankara’nın, artık para talep etmediği ve AB’nin sorumluluk alması gerektirdiği yanıtının ardından Brüksel bu kez de ‘’vize kolaylığı’’ teklifiyle Türkiye’yi yumuşatmayı denedi.

AB ile Türkiye, bu bağlamda pek çok görüşme gerçekleştirmişti fakat görüşmelerde herhangi bir ilerleme kaydedilememişti. Son gelinen noktada ise AB ülkeleri Türkiye’nin ‘açık kapı’ politikası karşısında, Türkiye’yi yumuşatmak amacıyla Türk vatandaşlarına Avrupa'ya giriş için vize işlemlerini kolaylaştırma teklifini masaya getirmek zorunda kaldı. Ancak söz konusu teklifte Ankara’yı yumuşatmak için yeterli olmalı. Çünkü Ankara, artık AB’nin Türkiye ile birlikte sığınmacılar konsunda sorumluluk almasını istiyor.

Türkiye’nin bu talebini değerlendiren ve arayı yumuşatmaya çalışan Alman hükümeti, bazı AB ülkelerinin Yunan adalarında kötü şartlarda hayata tutunmaya çalışan bazı sığınmacılara kapılarını açacağını duyurdu. Ancak hangi Avrupa Birliği ülkelerinin 'gönüllü' olarak göçmenleri kabul edeceğini açıklamayan Alman hükümetinin şartları vardı. Bin ile bin 500 çocuğu kabul etmeyi planladığını açıklayan yetkililer, çocukların 14 yaşından küçük ve refakatsiz olanlar arasından seçileceğinin altı çizildi. Almanya’nın söz konusu açıklaması ülkenin asimile politikalarını akıllara getirdi.

AB İLE İLİŞKİLERİN GELECEĞİ

Kısa süre içinde hızlandırılmış düzeyde yaşanan bu gelişme ve görüşmeler, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinde yeni bir yol haritasına yönelik ilk adım oldu. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün AB ile Brüksel’de gerçekleştirdiği görüşmesinin kapsamı sadece Türkiye ile Yunanistan sınırındaki durumla kısıtlı kalmadı.

Türkiye’nin açık kapı politikası, AB ile uzun süredir müzakerelerin devam ettiği birçok konuyu dündeme getirdi. Suriye, göç, güvenlik ve Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine yönelik birçok konu masadaydı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’da, zirvenin yapıcı ve olumlu bir havada geçtiğini belirtti. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda AB ile Türkiye arasında çok sayıda temas olacak. Ancak dün Brüksel’de olduğu gibi masadaki kartları yine Türkiye dağıtacak.

BU KEZ TÜM KOZLAR TÜRKİYE’NİN ELİNDE

Türkiye’nin öncelikleri arasında; sığınmacılar konusunda sorumluluk alınması, vize muafiyeti, Avrupa Birliği geçiş sürecine dair atılması gereken adımlar var. Tüm taleplerinin yerine getirilmesini isteyen Ankara, bu konulardaki ısrarını sürdürüyor ve AB’den somut destek istiyor. AB bu kez fidyeyi ödeyip kurtulamayacağını biliyor.

Türkiye’nin elinin son derece güçlü olması, Ankara’nın geri adım atmasını engelliyor. Avrupa Birliği, özellikle mülteciler konusunda sorumluluk almamakta ısrarcı olur ve elini taşın altına koymazsa, masadan en büyük kaybeden olarak kalkacak olan AB olacaktır. Çünkü bir anlaşma sağlanmaz ise sığınmacıları durdurmak pek mümkün olmayacaktır. 

Fethiye Mutaf Narin/INTELL4