Macron gözünü eski sömürü sistemine dikti
Sömürge geçmişine sahip olan ve Ortadoğu ülkelerini yıllarca sömüren Fransa, tekrardan gözünü Ortadoğu ülkelerine dikti. Afrika üzerindeki hakimiyetini kaybetmeye başlayan Fransa, Beyrut patlamasından sonraki gün eski Fransız sömürüsüne ziyaret gerçekleştirdi. Lübnan ziyaretinin ardından Bağdat’a da ziyaret gerçekleştiren Fransız Cumhurbaşkanı Macron, bölge ülkelerinde yeni fırsatların peşine düştü.
Beyrut’ta 4 Ağustos’ta meydana gelen patlamanın ardından Lübnan’a ziyaret düzenleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un söz konusu ziyareti pek çok açıdan farklı mesajlar içeriyor. Macron’un patlamadan bir gün sonraki Lübnan ziyareti 1 Eylül 1920’de Fransa’nın mandası altında 'Büyük Lübnan Devleti'ni kurmasının da 100'üncü yılına denk geliyor. Ziyaretin tarihi açından mesaj vermesinin dışında Fransa’nın tekrardan Ortadoğu’ya dönmek istemesinin de bir göstergesidir.
Döneminin en büyük sömürü devletlerinden olan ve Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar pek çok coğrafyayı sömüren Fransa, sömürü sisteminin bağımsız devletler kurulduktan sonra da sürdürdü. Özellikle Orta Afrika ülkelerini sömürü çarkına alan Fransa, son dönemlerde Afrika’daki ana gelir kaynaklarını kaybetmeye başladı. Dolayısıyla da yüzünü tekrardan Ortadoğu’ya dönene Fransa’nın ilk durağı yıllarca sömürdüğü Lübnan oldu. Ziyaret tarihi açıdan Lübnan’ın sömürge dönemine göz kırpan Macron’un hedefinde sadece Lübnan yok.
Lübnan dışında Fransa Cumhurbaşkanı Bağdat’a da ziyaret gerçekleştirdi. Macron’un Bağdat ziyareti, Paris’in Irak’ta oynamak istediği rol ve bu ziyaretin özellikle Ankara ve Tahran gibi Irak’ta etkili olan bölgesel güçler için problem teşkil edip etmeyeceği konusunda soru işaretlerine yol açtı. Macron, Irak’ın egemenliğini desteklediğini belirtirken, Bağdat yönetiminin karşılaştığı sorunların başında DEAŞ örgütü ve dış müdahalelerin geldiğini dile getirdi.
Macron, Bağdat ziyareti sırasında çoğu İran tarafından desteklenen Şii silahlı gruplara atıfta bulunarak, Fransa’nın, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’nin bütün silahlı grupların "durumunu çözüme kavuşturmak" için gösterdiği çabaları desteklediğini söyledi. Öte yandan Irak’ın egemenliğini ihlal eden tarafların isimlerini açıkça zikretmedi. Fakat gözlemciler, Macron’un bu açıklamasının, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki askeri müdahaleleri ve İran destekli silahlı grupların diplomatik misyonlara ve ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon üslerine fırlattığı füzeleri “reddetme mesajı” niteliğinde olduğunu ve Ortadoğu'daki gerginliği tırmandırma konusunda girişimler sunmayı amaçladığını belirtiyor.
Irak Başbakanı Kazimi ile ortak basın toplantısı düzenleyen Macron, “Kararlı olmaya devam edeceğiz. Çünkü DEAŞ’a karşı savaş devam ediyor. Ancak bu, Irak’ın egemenliğine saygı duyan anlaşma ve protokol çerçevesinde olmalıdır” dedi. Ayrıca ikili görüşmelerde Irak’ın elektrik sıkıntısını ortadan kaldıracak nükleer santral projesi ve Bağdat Metrosu projesini ele aldığını aktardı.
Macron, Irak ziyareti öncesinde Lübnan’daki temasları sırasında yaptığı açıklamada, “Irak’ın egemenliğini desteklemek için Birleşmiş Milletler ile başlatılacak bir girişim kapsamında Bağdat’a gideceğini” söylemişti. Ancak Macron’un Irak ziyareti söz konusu “girişimi” içermediği gibi Paris’in bu çerçevede oynamaya çalıştığı rol hakkında da net bir ifade kullanılmadı. Gözlemciler ise bu girişimin ABD-İran çekişmesi başta olmak üzere gerilimin düşürülmesinde büyük bir etkisi olmayacağını ve Fransa’nın Iraklı siyasi grupları etkileme konusunda ABD ve İran ile rekabet edemeyeceğine dikkat çekiyor.
EKONOMİK ORTAKLIKLARIN KURULMASI
Basın toplantısında ‘Irak’ın egemenliğinin destekleme’ meselesine odaklanan Macron, ekonomik yatırım ve enerji alanlarında stratejik ortaklıktan pek söz edilmedi. Bu noktadaki ana unsur Irak pazarına önem veren iki komşu ülkenin bulunması; İran ve Türkiye. Fransa’nın Irak pazarını hedeflemesi Tahran ve Ankara’nın pazardaki güçlü yapısına toslayabilir.
Jeopolitik uzmanı Diyari el-Feyli, Fransa’nın Irak ile büyük ekonomik ortaklıklar kurmasının önünde birçok engelin olduğunu belirterek, söz konusu engelleri şöyle sıraladı:
- Paris’in Irak’taki istikrarsız güvenlik ortamından endişe duyması.
- Ekonomi yönetiminin başında devletin bulunmaması.
- Çok sayıda çevrenin kontrolünde bulunan ve giderek küçülen Irak ekonomisinin gölgesinde Bağdat ile yapılacak ekonomik girişimlerin geleceğinden endişe duyulması.
Feyli, İran’ın bu engelleyici faktörlerin farkında olduğunu ve bu nedenle İran destekli siyasi grupların Macron ziyaretine tepki göstermediğini söyledi. Feyli’ye göre, Fransa’nın Bağdat’taki hareketliliğinin merkezinde iki eğilim bulunuyor. Birincisi, Irak ordusuna güvenlik danışmanlığı ve eğitim üzerinden Bağdat ile askeri işbirliği kurmak. İkincisi ise Paris’in Irak’ta NATO rolünü aktifleştirme girişimine öncülük ederek, ABD askeri varlığının ülkede oluşturduğu gerilimlerin düşürülmesidir.