Covid-19 pandemisi dünyayı sonsuza dek değiştirecek

Dünya tarihinde uluslararası düzeni şekillendiren pek çok kırılma noktası yaşanmıştır. Berlin Duvarı'nın yıkılması küreselleşmenin tepe noktasına ulaşamasına olanak sağlarken, Lehman Brothers’ın çökmesi küresel dünya içerisinde en ufak bir dalganın nasıl yayıldığını göstermişti. Şu anda daha önceleri büyük değişimlere neden olan Berlin duvarının yıkılma ya da Lehman Brothers’ın çökme olayları gibi bir olayla karşı karşıyayız; Covid-19.

Cihan ABİ / İntell4

Berlin duvarının yıkılması ya da Lehman Brothers’ın çökmesi gibi, koronavirüs salgınının geniş kapsamlı sonuçları, bugün hayal edemeyeceğimiz fakat ilerleyen dönemlerde dünyayı parçalayacak olan bir sonun başlangıcıdır. Şu çok kesindir: Covid-19 salgını hayatları parçaladığı, pazarları bozduğu ve hükümetlerin yetkinliğini (veya eksikliğini) ortaya çıkardığı gibi siyasi ve ekonomik güçte etkilerinin daha sonra ortaya çıkacağı kalıcı değişimlere yol açacaktır.

KÜRESELLEŞMENİN BİLİNEN SONU

Koronavirüs salgını giderek ağırlaşan ve son noktaya gelmiş olan ekonomik küreselleşmenin sonunu getiren en ufak başlangıç olabilir. Zira Çin’in büyüyen ekonomik ve askeri gücü, ABD’yi, Çin’i Amerika kaynaklı yüksek teknoloji ve fikri mülkiyetten ayırmasına ve müttefiklerine de aynı şeyi diretmesine yöneltmişti. Diğer taraftan karbon emisyonlarının azaltılması konusunda artan kamu ve siyasi baskı, pek çok şirketin uzun mesafeli tedarik zincirlerine olan bağımlılığını sorgulamasına yol açmıştı. Dolayısıyla Covid-19, hükümetleri, şirketleri ve toplumları uzun süreli ekonomik öz-izolasyon dönemleriyle başa çıkma kapasitelerini güçlendirmeye zorluyor.

The coronavirus pandemic could be the straw that breaks the camel’s back of economic globalization. (Koronavirüs salgını giderek ağırlaşan ve son noktaya gelmiş olan ekonomik küreselleşmenin sonunu getiren en ufak başlangıç olabilir.)

Bu bağlamda dünyanın 21’inci yüzyılın başlarını tanımlayan “karşılıklı yarar sağlayan küreselleşme” fikrine geri dönmesi pek olası görünmüyor. Ayrıca küresel ekonomik entegrasyondan elde edilen ortak kazanımların koruması için sağlanan teşvikin son bulması, 20’inci yüzyılda kurulan küresel ekonomik yönetişim yapısının hızla körelmesine sebep olacaktır. Daha sonra kurulan sistem içerisinde ise siyasi liderlerin uluslararası işbirliğini sürdürmeleri ve açık jeopolitik rekabete girmemesi için muazzam bir öz disiplin gerekecektir.

Diğer taraftan liderler vatandaşlarına Covid-19 krizini yönetebileceklerini veya yönetebildiklerini kanıtlamak için bir miktar siyasi sermayeye yöneleceklerdir. Başarısız olanlar ise başarısızlıklarından ötürü başkalarını suçlama cazibesine direnmekte zorlanacak ve zorlamaya başlayacaktır.

DAHA FAZLA ÇİN MERKEZLİ BİR KÜRESELLEŞME

Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan Covid-19 salgını küresel ekonomik yönelimleri kökten değiştirmeyecektir. Söz konusu salgın sadece daha önce başlamış olan bir değişimi hızlandıracaktır. ABD merkezli bir küreselleşmeden daha fazla Çin merkezli bir küreselleşmeye geçiş olacaktır.

Covid-19 salgını, sadece daha önce başlamış olan bir değişimi hızlandıracak: ABD merkezli küreselleşmeden daha Çin merkezli bir küreselleşmeye geçiş.

Bu eğilim neden devam edecek? Amerikalılar küreselleşmeye ve uluslararası ticarete olan inançlarını yitirdiler. Serbest ticaret anlaşmaları ABD Başkanı Donald Trump ile olsun ya da ABD’siz olsun toksiktir. Aksine Çin, küreselleşmeye ve uluslararası ticarete olan inancını kaybetmedi. Neden olmasın? Daha derin tarihsel nedenler var. Öyle ki, Çinli liderler artık Çin’in 1842’den 1949’a kadar olan aşağılanma yüzyılının kendi gönül rahatlığının bir sonucu olduğunu ve söz konusu tarihler arasında Çin’in dünyadan izole edilmesinin nafile bir çaba olduğunu iyi biliyorlar. Buna karşılık, son 30 yılda gerçekleşen ekonomik canlanma küresel katılımın bir sonucuydu. Çin ekonomik anlamda gelişirken, Çin halkı da kültürel güven patlaması yaşadı. Her yerde rekabet edebileceklerime inanıyorlar.

Sonuç olarak, yeni kitabım olan “Çin kazandı mı?”da belgelediğim gibi, ABD’nin önünde iki seçenek var. Eğer ki, ABD’nin birincil hedefi küresel önceliği korumaksa, Çin ile politik ve ekonomik olarak sıfır toplamlı bir jeopolitik rekabete katılmak zorunda. Bununla birlikte, ABD’nin hedefi sosyal durumu kötüleşen Amerikan halkının refahını iyileştirmekse Çin ile işbirliği yapmalıdır. Öyle ki, danışmanlar işbirliğinin daha iyi bir seçim olacağını öne sürüyor. Fakat ABD siyasetinde Çin’e karşı olan toksik-ön yargı göz önüne alındığında, danışmanlar önerilerinde galip olmayabilir.

Küreselleşmenin Bilinen Sonu” — Robin Niblett: Chatham House’un yöneticisi ve genel müdürü.  

Daha fazla Çin merkezli bir küreselleşme” — Kishore Mahbubani: Singapur Ulusal Üniveristesi Asya Araştırmaları Ensititüsü Profesörü ve Has China Won? The Chinese Challenge to American Primacy kitabının yazarı.

***Foreign Policy’den intell4 tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.