Komplo teorileri ve bilimin yetersizliği, dünyayı ölümcül biyolojik savaşa karşı hazırlıksız bıraktı

Dünyanın tamamını etkisi altına Covid-19 virüsü pek çok olgunun sorgulanmasına kapı araladı. Covid-19’un her ne kadar insan yapı olduğu iddia edilse de doğal yollarla ortaya çıkmış olan bir virüstür. Fakat bu gelecekteki salgınların doğal olmayan yollarla çıkmayacağını göstermez. Covid-19’un insan yapımı olup olmadığını tartışmak yerine üzerinde düşünülmesi gerek ‘Doğal olmayan bir virüs üretilebilir mi?’ sorusudur. Bio-terörizme karşı nasıl korunma sağlanabilir?

Cihan ABİ / İNTELL4

Yeni koronavirüs laboratuarda mı ortaya çıktı? Tüm dünyaya yayılan ve pek çok medya organı tarafından pompalanan şu anki komplo teorisi bu. İran’dan Rusya’ya, ABD’ye ve Çin’e kadar pek çok ülkeden komplo teorisyenleri ve entrikacı siyasi ajanlar, hiçbir kanıt olmadan Çinli araştırmacıları ya da Amerikan ordusunu virüsü yaymakla suçluyor. Fakat her söyleme ve teoriye rağmen şu anda tüm veriler 2,4 milyon insanı hasta eden ve 167 binden fazla kişiyi de öldüren virüsün doğal yollarla ortaya çıktığını gösteriyor. Fakat bu durum sonraki salgının doğal olacağı anlamına gelmiyor.

Mikroplar tarihteki tüm savaşlardan daha fazla insanın canını aldı ve tüm bu savaşlar boyunca mikroplar kullanılmaya çalışıldı. İnsanlar mikroların varlığı hakkında herhangi bir şey bilmeden önce bile, savaşlarda mikropları kullandı. Okların ucu mikroplarla bulanırken, yüksek surlarla çevrili şehirleri işgal edebilmek için vebalı hastalar mancınıklarla fırlatıldı. Bilimsel devrimler insanların bu korkunç hastalıklarla mücadele edebilmesine olanak sağlarken, aynı zamanda virüslerin üretilmesine de olanak sağladı.

Dünya covid-19 salgının dışında pandemiden ziyade epidemi seviyesinde olan salgınlara da tanıklık etti. Fakat bunların dışında bulaşıcı olmayan virüslerin de teröristler ya da devletler tarafından kullanıldığını gördük. Daha küçük ölçekte, 1986 yılında ABD’deki restoranların zehirlenmesi ya da 2001’de ülke genelindeki belirli hedeflere gönderilen şarbon mektupları gibi bio-terörist saldırılara da şahit olduk.

Virüslerin savaşlarda kullanılma fikri yeni değil ama geçmişe göre tehlikenin boyutu bugün daha büyük. Zira bugün var olan etkileşim geçmişe nazaran yok. Bu durumda virüsün yayılma hızını artırıyor. Öte yandan aşı karşıtlığı hareketi de son dönemlerde hız kazandı. Virüslere ve hastalıklara karşı zayıf bağışıklık sistemleri de virüslerin yayılmasının önündeki en büyük nedenlerin başında geliyor. Fakat bugüne en büyük tehlike liderlerin, otorite sahiplerinin virüsleri küçümsemesi ve salgın tehditlerine karşı alaycı bir bakışla yaklaşmasıdır.

Şu anda dünya, doğal yollarla çıkmış olan bir virüs salgınıyla mücadele etse de meşru devletlerin elinde yapay virüs stokları mevcut. Her ne kadar Rusların 1972 yılında imzalanan Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’ne uyup virüslerini yok ettiklerine inansak da anlaşmayı onaylamayan Çin ya da Kuzey Kore’den haberimiz yok ve bul ülkeler ulus devletler. Peki ya terörist grupları, savunacak toprağı olmayan ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan devlet dışı aktörler?

Teröristler virüs salgınının en tehlikeli boyutu. Zira biraz dark-web bilgisi ve ikinci el laboratuvar ekipmanları ile herkes bir virüs üretebilir. Dolayısıyla tüm insanlığı tehdit edecek bir virüsün üretilmesi için milyarlarca dolara veya üst düzey ekipmanlara gerek yok. Bir bodrum katı bile tüm insanlığının sonunu getirecek noktanın başlangıcı olabilir.

GELECEĞİN VİRÜS SALGININA KARŞI MÜKEMEL BİR SAVUNMA YOK

Açıkçası geleceğin virüs salgınına karşı mükemmel denebilecek bir savunma yok. Siyasilerin isteklerinin dışında artırılmış gözlem yeteneği, sağlam bir halk sağlığı altyapısı ve en önemlisi de halkın bilim insanlarına inanması, henüz yaratılmamış bir biyolojik bir silahın yarattığı hasarı en aza indirgemek için çok önemli olacaktır. Zira koronavirüste görüldüğü gibi ister doğal yollarla ortaya çıkmış olsun istese de yapay olsun, görünmez düşman gizli bir şekilde aramıza sokulabilir, insan vücuduna saatli bomba gibi yerleşebilir ve hiçbir şeyin farkında değilken ruhu bedenden ayırabilir. Bu kötü olan senaryoydu.

İYİ SENARYO; DÜNYA GELECEKTE SALGINLARI DURDURABİLİR

İşte iyi senaryo, dünya gelecekteki salgınları durdurabilir ve kimse bunu yapmak için yepyeni bir silah sistemi geliştirmek zorunda değil. Yeni icatların korunmak için karşı icatlar gerektirdiği, kurşun geçirmez yeleklerden tanksavar füzelerine kadar tüm diğer savaş araçlarının aksine, tek yapılması gereken düşünceleri değiştirmek. Tek yapılması gereken halk sağlığını ulusal güvenlik olarak görmek.

Eskiden insanlık salgınlar konusunda çok iyiydi. 1918 yılında ortaya çıkan grip salgını dünyayı hastalıkları tespit etmek ve önlemek için ciddi haşk sağlığı sistemleri kurmaya yönlendirdi. Sadece son zamanlarda halk sağlığının ulusal güvenlik seviyesinden düşmesi bu sistemlerin göz ardı edilmesine neden oldu. Özellikle ABD’de bu durum yaşandı. ABD’nin bu akımı tersine çevirmesi gerekiyor. Bio-savunma komisyonlarına, workshoplara ve kongrelere daha fazla dikkat harcamalı. Öte yandan ABD, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi küresel sağlık ağları ile işbirliğini güçlendirmek ve mikroplara karşı mücadelede liderlik etmeli.

 ***Foreign Policy'den Türkçe'ye İntell4 tarafından çevrilmiştir.