'Sıfır vaka' politikası krizin habercisi: 'Pekin zamana karşı yarışıyor'
Dünyanın bir numaralı ekonomisi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Çin, koronavirüs pandemisinden en fazla etkilenen ülkelerden birisi oldu. 2019'un sonunda Wuhan'da başlayan pandemi ülke ekonomisinde önemli bir kırılma yarattı. Peki, Çin ekonomisi Covid-19'dan ne kadar etkilendi?
Geçtiğimiz on yıl içerisinde ekonomide ABD’nin tek rakibi olan Çin, yavaş büyüyen yoksul bir ulustan hızla yükselen küresel bir güce evrildi. Koronavirüs öncesinde uzmanlar Çin’in ABD’yi ne zaman geçebileceğinin hesaplarını yaparken ‘sıfır vaka’ politikası nedeniyle bir anda frene bastı.
Koronavirüs (Covid-19) kapanmaları nedeniyle ekonomik olarak yeni bir döneme giren Çin, konut fiyatları, artan gelir eşitsizliği, işsizlik nedeniyle 2022 yılı için hedeflediği yüzde 5,5 GSYİH hedefini kaçırmaya çok yakın.
Son olarak faiz indirimleri ile sık sık gündeme gelen Çin’de temmuz ayına ait veriler, işletmeler ve hanelerin çökmekte olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Üst sınıf ile toplum arasında uçurumun her geçen gün derinleştiği ülkede, nüfus da her geçen gün azalıyor.
Önümüzdeki sonbaharda üçüncü dönemi için seçime girecek olan Xi Jinping’e desteği her geçen gün azaltan ekonomik faktörleri, son veriler ışığında Paulson Enstitüsü'nden Houze Song, GRID Çin muhabiri Lili Pike Tom Nagorski’ye değerlendirdi.
Nagorski’nin Çin’deki mevcut verilerine ilişkin sorusunu yanıtlayan Lili Pike, 2022 yılında ülkenin GSYİH’nın beklenenden düşük geldiğine dikkat çekti. Çin’deki ani kapanma kararlarının ekonomiyi önemli ölçüde etkilediğine vurgu yapan Pike, “Son rakamlar, ikinci çeyrekte Çin'in GSYİH'sinin yalnızca yüzde 0,4 büyüdüğünü gösterdi. Yani bu, hükümetin yılın başında belirlediği yüzde beş buçuk hedefinden çok uzak. Temmuz ayına ait son rakamlar ise işlerin pek de tersine dönmediğini gösteriyor. Fabrika üretimi, yatırım, tüketici harcamaları vb. hepsi önceki aya göre düştü. En çarpıcı istatistik ise genç işsizliğin yükselmesi. Temmuz ayı verilerine göre, ülkedeki genç işsizlik oranı yüzde 20’ye yükseldi” ifadelerini kullandı.
Bütün verilerin, kapanmaların ekonomiye bindirdiği ağır yükü gösterdiğine vurgu yapan Pike, insanların tüketim yerine birimi tercih ettiğini belirtti. Koronavirüsün (Covid-19) ilk görüldüğü Wuhan ya da tatil merkezi olan Sanya gibi bölgelerdeki ani kapanma kararlarının tereddüt yarattığını vurgulayan Pike, bu durum nedeniyle işletmelerin de geleceğe yönelik yatırım yapmaktan çekindiğini söyledi.
Karantina kararında bir gevşeme yerine temmuz ayında yapılan hükümet toplantısı ile daha sert tedbirlerin geleceğinin sinyalini veren ÇKP’nin henüz ‘sıfır vaka’ politikasından vazgeçmeye pek niyetli değil.
Ülkedeki mevcut durumun 2008 yılında yaşanan küresel krizden daha zor olduğunu söyleyen Paulson Enstitüsü'nden Houze Song, ‘sıfır vaka’ ve ‘mülkiyetsizleşme’ nedeniyle ekonominin aynı anda iki şok yaşadığına dikkat çekti.
Çin’in 2008 krizine rağmen büyük teşvikler ile 2009 yılında yüzde 9 büyümeyi başardığını vurgulayan Song, bu krizde endişe verici olan durumun finansal sonuçlar olduğunu belirtti. Özellikle ülkedeki konut krizi nedeniyle bankacılık sektörünün adım adım riskli alana yaklaştığına dikkat çeken Song, yavaşlamadan ziyade ülkeye finansal sonuçları olabileceğini söyledi.
Ülkedeki emlak krizinin de politikalardan kaynaklandığına vurgu yapan Song, ülkenin büyük kentlerinde de satışların önemli oranda düştüğünün altını çizdi.
1978 yılında yapılan reformların ardından düzenlenmeye çalışılan gelir eşitsizliğinin Covid-19 sürecinde hızla değiştiğine dikkat çeken Pike, ülkedeki milyarderlerin servetlerinin yine pandamı döneminde iki katına çıktığına dair verilere ulaştığını belirtti. Bu durumun özellikle ülkedeki göçmenler üzerine etkili olduğunu vurgulayan Pike, tren istasyonlarında yaşayan insanların sayısının her geçen gün arttığını gözlemlediğini aktardı.
Covid-19 geçirmesinin ardından özellikle göçmenlerin ayrımcılığa maruz kaldığına dikkat çeken Pike, Jinping’in geçtiğimiz ağustos ayındaki “ortak refah” sloganının tabana yayılmadığını belirterek, “Son altı ayda yaşananlar, özellikle de bu karantinalar, ülkeyi gerçekten ters yöne, daha fazla eşitsizliğe doğru sürüklüyor” dedi.
Tom Nagorski’nin Çin’de zaman zaman raporlanan hükümet karşıtı protestoların durumuna ilişkin sorusuna hem Pike hem de Song; sansür ve baskı nedeniyle ülkedeki tepkilerin cılız ve dağınık olmasında en büyük etken olduğunu vurguladı.
Ülkedeki ‘sıfır vaka’ politikasının devam etmesi halinde ekonomik krizin derinleşeceğine özellikle vurgu yapan uzmanlar, Pekin hükümetinin zamanla yarıştığına dikkat çekti.
Yakın dönemde yapılması planlanan Parti Kongresi’nin birincil maddesini oluşturacak olan ekonomide atılacak adımlar öncesinde ‘sıfır vaka’ politikasının değiştirilmesi gerektiğinin özellikle altını çizen Song, “Hepimiz bunun doğru politika olduğunu bilsek bile, Çin'in nüfusunun ölçeği göz önüne alındığında, sıfır-covid politikasına son vermelerinin hemen ardından, enfeksiyon ve ölümlerde büyük bir artış olacak. Ve bunun muhtemelen şimdi gördüklerimizden daha büyük siyasi sonuçları olacaktır” dedi.