Biyolojik çeşitlilik kriziyle mücadele: İklim değişikliği geleceğimizi belirliyor

Küresel iklimdeki değişiklikler dokuz milyon bitki ve hayvan türünü etkiliyor. İklimin doğal yaşamı ve ekosistemleri nasıl etkilediğinin izlenmesi, en yüksek risk altında olan canlı türlerinin yaşatılması açısından kritik önem taşıyor.

Küresel iklimdeki değişiklikler dokuz milyon bitki ve hayvan türünü etkiliyor. Uzmanlar, küresel ortalama sıcaklığın 2100 yılına kadar 2 derece yükselmesi durumunda, günümüzde var olan bitki türlerinin yüzde 18’ini ve memeli türlerinin yüzde 22’sini kaybedeceğimizi tahmin ediyor.

İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilikte yaşanan kaybın en büyük nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Yetkililer, gerekli önlemleri alabilmeleri için gelecekte yaşanabilecek farklı iklim senaryolarının canlı türlerini nasıl etkileyeceğini bilmek zorunda. Bu noktada akıllara gelen soru şu: Sahip olduğumuz bilim ve yöntemler, canlı türlerinin değişen iklim ve habitatlara nasıl tepki vereceğini doğru bir şekilde öngörebilmemiz açısından yeterli mi?

CANLI TÜRLERİ TÜKENME TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA

Bilim insanları,  yüzyılın sonunda karşımızda nasıl bir tablo göreceğimizi anlayabilmek adına yoğun çaba sarf ediyor. Uzmanlar, dünyada yaşayan yaklaşık 8,7 milyon türün en az dörtte birinin değişen iklim ve insan faaliyetleri nedeniyle habitatlarında artık barınamadıkları için göç etmeye başlamış olabileceği uyarısında bulunuyor. Ayrıca arazi kullanımındaki değişiklikler ve deniz kaynaklarının aşırı tüketilmesi, iklim değişikliğinin canlılar üzerindeki olumsuz etkilerini daha da artıran faktörler olarak karşımıza çıkıyor.

DSÖ: HASTALIKLAR ARTABİLİR

Canlı türlerinin nesillerinin tükenmesi, beraberinde başka sorunları da getiriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), biyolojik çeşitliliğin azalması nedeniyle doğada bozulan dengelerin sağlığımızı da ciddi ölçüde etkileyebileceği konusunda uyarıyor. Bir bitki türü yok olduğunda genetik çeşitlilikte meydana gelen azalma, yetiştirilen gıda ürünlerini zararlı böceklere ve hastalıklara karşı savunmasız bırakarak ulusal ve yerel gıda güvenliğine zarar verebilir. Diğer yandan, hastalıkların yeni tedavilerinde kullanabileceğimiz tıbbi bitki türlerinin sayısı da azalmış olur.


Connecticutlı bilim insanı Dr. Urban’a göre, iklimin biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkileri araştırılırken canlı türlerinin doğumları, ölümleri, nasıl ve ne kadar uzağa göç ettikleri gibi doğal süreçleri göz önünde bulundurulursa, milyonlarca canlı türünün gelecekteki durumları hakkında daha kapsamlı öngörüler sağlanabilir. Bu sayede, korunmaya en muhtaç canlı türlerinin korunmasına da öncelik verilebilir. Dr. Urban, “Hangi türlerin uyum sağlayabileceğini ve hangilerinin sağlayamayacağını bilmediğimiz takdirde, kaynaklarımızı zaten uyum sağlayabilecek türlere harcayabilir ve diğer türleri yok olmaya terk edebiliriz” diyor.

Canlı türlerinin ve habitatlarının iklim değişikliğinden nasıl etkilediğinin araştırmacılar ve yetkililer tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlayabilecek iklim verilerine erişimimiz gün geçtikçe artıyor. Dr. Almond, C3S bünyesinde yürüttükleri Küresel Biyolojik Çeşitlilik Servisi çalışmalarını “Biyolojik çeşitliliği modelleme ve izleme çalışmalarında yardımcı olacak çeşitli göstergeleri derleyen bir proje yürütüyoruz” diye tarif ediyor.

Projede C3S ile yakın iş birliği içerisinde olan Flaman Teknolojik Araştırmalar Enstitüsünden (VITO) Prof. Koen de Ridder, “Küresel Biyolojik Çeşitlilik Servisi, topladığı veriler yardımıyla yüzyılın ilerleyen sürecinde bizi bekleyen iklim koşullarını öngörebilmeyi amaçlamaktadır” diyor. “Canlı türlerinin bolluğunu ve habitatların uygunluğunu belirleyen tek etken iklim değildir. Bu, iklim göstergelerini canlı türleriyle ilişkilendirmede karşımıza çıkan sorunlardan biridir. Fakat IPBES (Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Üzerine Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu), iklimin birçok bölge ve canlı türü için kritik bir faktör olacağını öngörüyor. Küresel Biyolojik Çeşitlilik Servisimiz de geleceğin iklimine ışık tutarak tam bu noktada devreye giriyor.”

Prof. de Ridder, bu servisin sunduğu faydaları “İklim nedenli riskler daha iyi ölçülebilecek, koruma projelerinde iklimle ilgili faktörler daha fazla göz önünde bulundurulabilecek ve net görülen tehlikelere daha iyi çözümler bulunabilecektir” diyerek açıklıyor.

2100 YILINA IŞIK TUTAN ÇALIŞMA

Platform, belirli canlı türlerinin çevresel toleransları hakkında bilgiye erişilebilmesi durumunda, bu türlerin günümüzden 2100 yılına kadar hangi iklimlerde yaşayacağını gösteren haritalar da sağlayabiliyor. Dr. Almond, “Hangi türlerin zor durumda olduğunu ve hangi bölgelerde hayatta kalma şanslarının daha yüksek olacağını, hangi ağaçların iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceğini ve ilkim değişikliğinin etkilerini asgariye indirebilmek için hangi ağaç türlerinin dikilmesi gerektiğini görmek mümkün olacak” diyor.

Dünya çapında bitki ve hayvanlardan aldıkları verileri test eden C3S uzmanları bu yeni hizmetlerini 2020 sonunda sunmaya başlayacak.