BAE-İsrail anlaşması sonrasında Ortadoğu

Geçtiğimiz aylarda Körfez-İsrail arasında imzalanan normalleşme anlaşması Ortadoğu’da kurulan yeni bir denge olarak yorumlandı. Normal olan ilişkilerin anlaşma ile alenileştirilmesinden ziyade bölge ülkeleri kurulan dengeye odaklanmış durumda. Dolayısıyla normalleşme anlaşmasının akabinde Körfez-İsrail dengesine karşı yeni denge arayışları başladı. Bölge oluşması muhtemel yeni dengeler nelerdir?

Son dönemde başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere Ortadoğu ülkelerinin İsrail ile zaten normal olan ilişkilerini alenileştirme kararı alması bölgede güç ve güvenlik mimarisinde yeni dengeler yaratacak potansiyele sahip. BAE-Suudi ekseni, son dönemde takip ettiği politikalarla geleneksel ağırlık merkezini Kahire’den uzaklaştırırken, Körfez ülkelerini Ortadoğu’nun yeni süper gücü haline getirme çabaları Mısır, Ürdün ve Irak gibi ülkeleri rahatsız ediyor. Körfez bloğunun bölgesel politikalarının duyulan rahatsızlığın yanında bölgenin önde gelen ülkelerinin de Körfez-İsrail yakınlaşmasını kendi çıkarları açısından tehdit olarak algılaması, bölgede oluşacak yeni dengelerin en önemli işaretlerinden.

Oluşması potansiyel dengelerin ilk işareti 13 Ekim’de Mısır, Ürdün ve Irak Dışişleri Bakanları arasında Kahire’de düzenlenen üçlü zirvede oldu. 14 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Mısır’a yönelik mesajları, 22 Eylül’de el- Fetih ve Hamas yetkililerinin Ankara’da gerçekleştirdikleri uzlaşma gündemli toplantı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şeyh es-Sabah’ın vefatı üzerine Kuveyt’e düzenlediği taziye ziyareti de oluşabilecek bu yeni dengenin işaretleri olarak okunmalıdır.

OLUŞMASI MUHTEMEL YENİ DENGELER

Son 10 yıldır güttüğü politikalardan gözünü bölgesel güç olmaktan ziyade küresel güç olmaya çeviren BAE’nin İsrail ile normal olan ilişkilerini alenileştirmesi söz konusu güç ihtirasının en önemli göstergelerindendir. Körfezin İsrail ile normalleşerek Ortadoğu’nun siyasi, ekonomik ve diplomatik merkezi haline gelme girişimi, bölgenin tüm aktörleri tarafından ciddi bir rahatsızlık kaynağı olarak görülüyor. Mısır, Ürdün ve Irak Dışişleri Bakanlarının Kahire’de düzenledikleri ve bu yıl üçüncüsü gerçekleşen zirve ile bu ülkeler bölgede oluşum aşamasında olan askeri, ekonomik ve diplomatik yeni bir bloğun işaret fişeğini ateşlemiş oldular. Her üç ülke de başta Filistin meselesi olmak üzere bölge siyasetinden dışlanmışlık algısı ile İsrail-Körfez yakınlaşmasının kendi çıkarlarına vereceği olası zararları engellemek istiyor.

Söz konusu toplantılarda görüşülen Irak’tan Akabe körfezine bir petrol boru hattı projesi, Körfez’in İsrail’in Aşelon limanı üzerinden Doğu Akdeniz’e uzanacak boru hattına yönelik önemli bir meydan okumadır. Zira Irak’ın Ürdün ile kara sınırı, İsrail ile Körfez arasında doğrudan bir kara bağlantısını kesiyor. Dolayısıyla Ürdün’ün Körfez karşıtı bir blokta yer alması körfez-İsrail ilişkilerindeki derinleşmeye önemli bir darbe vuracaktır. Öte yandan içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan ötürü Mısır’ı fonlamayı kesen Körfez ülkeleri, Kahire’yi de karşılarında buldu. Ekonomik kesintinin ardından Kahire, Körfez karşıtı blokların oluşumu için diplomatik girişimlerde bulunuyor.

Mısır’ın Körfez ülkelerinden kopmaya başlaması Körfez karşıtı dengelerin kurulmasını daha da hızlandırıyor. Nitekim Türkiye, bu süreçte bir taraftan Katar ve Kuveyt’le ilişkilerini sıkılaştırma politikası takip ederek BAE-Suudi eksenini dengelerken diğer taraftan geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın Mısır’a yönelik mesajları ile son dönemde bölgede yaşanan gelişmelerle önemi azalan Mısır ile yakın ilişkiler kurma niyetini gösteriyor. Mısır ve Türkiye arasında yaşanacak herhangi bir yakınlaşma Körfez-İsrail yakınlaşması ile bölgede oluşan dengesizliği bertaraf edebilecek şekildedir.

Bölge siyasetine yakından bakıldığında son dönemde Körfez-İsrail yakınlaşmasının, başta Türkiye, Mısır ve Irak olmak üzere bölgedeki tüm aktörler nezdinde ciddi bir rahatsızlık ortaya çıkardığı kolaylıkla anlaşılabilir. Özellikle Körfez ülkelerinin iddialı ve maceracı politikalarının en önemli destekçisi konumundaki Trump yönetiminin yakınlaşan ABD seçimleri nedeniyle bir belirsizlik içinde olması Körfez-İsrail yakınlaşmasını kendi ulusal çıkarları açısından tehdit olarak algılayan aktörlerde bir hareketlenmeye neden oldu. Şu an için bazı gelişmeler ABD seçimlerine bağlı. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde gelişmelerin daha görünür bir hal alacağı söylenebilir.