Covid-19: Aşı kapitalizmi hangi felaketlere yol açabilir?

Tüm dünyayı kasıp kavuran Covid-19 pandemisine dair aşı çalışmaları, salgın başladıktan tam 14 ay sonra sonuç verdi. Ancak kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik nedeniyle, dünya nüfusunun önemli bir kısmı hâlâ aşıya erişemedi. Peki, bu aşı kapitalizminin sonu nereye varır? Yağmacı kapitalizm aşı çalışmalarına nasıl zarar veriyor?

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi can almaya devam ederken, dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları ve aşı firmaları, salgının çözümü olabilecek aşıyı geliştirebilmek adına seferber oldu. Salgının başladığı 2019 Kasım ayından yaklaşık 14 ay sonra aşı çalışmaları sonuç verdi. Ancak virüse çare olabilecek aşıların geliştirilmesinin ardından, bu kez de kapitalist sistemin dünyada yarattığı eşitsizlik kendini gösterdi.

Ekonomik açıdan zor durumda olan gelişmemiş ülkeler, aşıya erişemediklerinden nüfuslarını da virüse karşı koruyamadı. Gelişmiş ülkelerde ise durum bunun tam tersi. 

Aşı dağıtımdaki eşitsizliğin önüne geçmek isteyen Avrupa Birliği (AB), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Küresel Aşı ve Aşılama Birliği (GAVI) ise “COVAX” adlı programı geliştirildi.

COVAX programının, aşıya erişimde yaşanabilecek adil ve eşit aşı dağıtımındaki adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için kurulduğunu belirten yetkililer, COVAX kapsamında 92 ülkeye aşı yardımında bulunulacağını söylüyor.

ÖNCELİK YİNE YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELERİN

Gelişmiş ülkelerin dört milyara yakın aşı sipariş ettiği göz önünde bulundurulduğunda önceliğin yine yüksek gelirli ülkelerin olacağını görmek mümkün. Düşük gelirli ülkelerin aşı siparişine ilişkin herhangi bir bilgi yok ancak böyle giderse, bu ülkelerde yaşayanlar ancak COVAX aracılığı ile aşılanabilecekler. Asıl ironik olsan ise aşı geliştirme süreçlerinde ilgili ülkelerin sıklıkla ‘COVID-19 aşısının adil dağılımına’ ilişkin açıklamalarda bulunması.

Özellikle Batı Afrika’nın Gana, Nijerya, Fildişi Sahili, Senegal ve Kenya gibi yoksul ülkeleri aşıya ulaşmada ciddi zorluklar yaşarken, en fazla aşı ise Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bulunuyor. Afrika’nın yanı sıra Asya kıtasında da, yüksek vaka ve ölüm sayılarına rağmen henüz etkili bir aşılama yapılabilmiş değil.

ADALETSİZLİK AŞI ÇALIŞMALARINA ZARAR VERİYOR

Dünyanın önde gelen tıp dergisi Lancet’ta kısa bir süre önce yayımlanan bir makalede, ‘aşıların zamanında yapılmaması durumunda dünyanın dört bir yanındaki insanlar için çok da bir şey ifade etmeyeceğinin’ altı çizilmişti. Aşıların kullanım onayı almasından aylar sonra, aşılama kampanyaları hayal kırıklığı yaratacak derecede yavaş ilerliyor.

Dağıtım bu hızla devam ederse, yalnızca dünyanın en zengin birkaç ülkesi bu yaz bitmeden sürü bağışıklığına erişebilecek. Bu aşılanmış ülkeler kendilerini diğerlerinden korumayı deneyebilir ancak bu küresel ayrımcılığın sürdürülebilirliği çok uzun ömürlü görünmüyor. Çünkü mevcut aşıların etkinliğini sorgulatan yeni virüs mutasyonları ortaya çıkmaya devam ediyor.

FELAKET KAPİTALİZMİ DAHA BÜYÜK SONUÇLAR DOĞURABİLİR

Kanadalı yazar Naomi Klein, ‘felaket kapitalizmini’ doğal veya insan kaynaklı krizlerden kâr elde etmeye çalışan yağmacı kapitalizmin bir türü olarak tanımladı. Mevcut salgının yansımaları, bu fikrin daha da ileri gittiğini görmemizi sağladı. Kapitalist güçler felaketi ağlarına düşürürken onu büyütebilir ve yeni, daha da büyük bir felaket yaratabilir.

Küresel anlamda iç içe geçmiş bir ekonomide tüm dünyanın eşit şartlarda aşılanamaması, mutasyonların şiddetlenerek artmasına ve mevcut aşının işlevini kaybetmesine neden olabilecek nitelikte. Ancak böyle bir senaryonun çok geçmeden gerçekleşmesi demek, tüm dünya ekonomilerinin alt üst olması ve hayatın bu kez daha şiddetli şekilde sekteye uğraması anlamına geliyor.

Salgını sona erdirmek, insanların hayatını kurtarmak ve olabilecek ekonomik felaketi önlemek istiyorsak, bir an önce aşı ayrımcılığını ortadan kaldırmalı ve koronavirüs ile mücadele tedbirlerinin tüm dünyada etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamalıyız.