Amerika’daki protestolar yasal düzenleme getirecek mi, yoksa protestocular haklı oldukları davadan geri mi dönecekler?

ABD genelinde Covid-19’la mücadele sürerken, siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi, 350’den fazla şehirde kitlesel protestolara yol açtı. George Floyd’un öldürülmesi bardağı taşıran son damla olmasına şaşmamalı. Zira ABD tarihinde siyahilere yönelik işlenen suçlara karşı pek çok protesto düzenlendi. Son protestolarda 1968 yılında yaşananlarda benzerlik taşıyor.

Yüz binden fazla Amerikalı başarısızlıktan ötürü Covid-19’dan hayatını kaybederken, ilk defa özel bir şirketin uzaya roket fırlatması ülkenin başarısını gösteriyor. Fakat ülke genelinde baş gösteren ırkçılık karşıtı gösteriler, dünyaya ABD’nin farklı bir yönünü yansıttı. Kasım ayında seçmenler ‘yasa ve düzen’ adına çalışan Cumhuriyetçi ve yıldızı parlamamış olan eski bir başkan yardımcısı arasında seçim yapmak zorunda kalacak. Bugün ABD’nin toplumsal görünümü 1968 yılı ile benzerlikler taşıyor.

1968 yılında ABD gündemi uzay göreve Apollo 7 ve gripti. Ama adaletsizlik aynı aşındırıcı etkiye sahipti. James Baldwin'in 1960'ların başında yazdığı gibi, ırkçılık “yolsuzluğun olmadığı yerde, Amerika'nın burada, orada veya herhangi bir yerinde daha iyi bir dünya inşa etme çabalarından ödün veriyor”. Bugün Afro-Amerikalı bir siyahinin polis tarafından öldürülmesinin ardından ülke genelinde 350 şehirde ırkçılık ve polis şiddetine karşı gösteriler patlak verdi.

PROTESTOLAR GEÇMİŞTE YAŞANAN OLAYLARA DAYANIYOR

George Floyd’un ölümünün bardağı taşıran son damla olmasına şaşmamalı. Protestolar geçmişte yaşanan aynı olaylara dayanıyor: pek çok Afro-Amerikalı hala en kötü okullarda eğitim görüyor, en kötü sağlık hizmetini alıyor ve en kötü işlerde çalışıyor. Yasalar bile geçmişte olduğu gibi bugün de siyahiler için farklı işliyor. Polisler şehirlerin zengin bölgelerine ful koruma sağlarken, alt seviye gelirlilerin yaşadığı alanlarda sadece görsel efekt olarak bulunuyor.

Adaletsizlik, protesto, isyan ve muhafazakâr tepki döngüsü 1968 yılından bu yana birçok kez yaşandı. O kadar çok ki, Amerika'daki polis şiddeti ve ırksal eşitsizliğin düzeltilmesi çok zor bir sorun olduğu sonucuna varmak kolay olurdu. Ancak böyle bir karamsarlık yersiz. Aynı zamanda ters-üretken.

 

ABD’de polis olmak pek çok uzman tarafından zor olarak tanımlanıyor. Bunun başlıca nedeni ise sivil silahlanmanın ciddi derecelere ulaşmış olması gösteriliyor.  Nitekim her yıl yaklaşık olarak 50 polis memuru, görev başında hayatını kaybediyor.

Karamsarlık da kendini yener. Amerika'nın orijinal ırksal günahının üstesinden gelinemeyecek kadar derin olduğunu düşünmekten, bazı şeyleri parçalamanın ve yakmanın haklı olduğunu düşünmeye kadar kısa bir adımdır, çünkü dikkat çekmenin tek yolu budur. Ancak 1968'de Martin Luther King'in öldürülmesinden sonra olduğu gibi bugünkü protestolar da sürekli bir ayaklanmaya dönüşürse, sebep oldukları zarar en çok Afro-Amerikan bölgelerinde hissedilir. Evlerin değerleri azalırken, iş ve dükkanlar yok olurken, geride kalanlar daha kötü durumda kalır. Polis geri çekilerek suç oranının artmasına yol açabilir ve bu da sonunda daha şiddetli polislik getirebilir.

Ülke genelinde, bunu daha önce de gören siyahi liderler, protestoculara davalarını baltalamamalarını söylüyorlar. Atlanta belediye başkanı Keisha Lance Bottoms, “Bir protestonun amacı var.” diyerek, kentteki vandalizmi kınadı. Siyahi liderleri dinleyen protestocular, yağma yapanları siyahi ya da beyaz fark etmeksizin ayırıyorlar. Öte yandan siyahi liderler vandalizmin siyasi bir amacı nasıl yok edeceğinin de farkında. Zira mahalleler alev aldığında tüm ülke vandalizme odaklanırken, seçimlerde yasal düzenlemeler yapabilecek partinin oyunda düşüşler yaşanabilir.

Başkanlık seçimlerinde korku genellikle idealizmi yener. Donald Trump kasım seçimlerinde bunun olmasını istiyor gibi. Destekçilerini Beyaz Saray dışındaki protestocularla çatışmaya teşvik ederken, halkının savaş alanı olarak adlandırdığı meydanlara “hükmetmek” için ulusal muhafızla birlikte askeri birlikleri yerleştirmeye çalışıyor. ‘Kanun ve düzen’ mottosu 1968 yılında Richard Nixon’un Hubert Humphrey’i yenmesine yardım etti. Aynı durum Trump’a Joe Biden karşısında da yardım edebilir.

Yine de korku George Floyd’un anısına ihanet ediyor. Amerika ne kadar birleşirse, tüm vatandaşlarının kurucu idealleri ile yaşamasını o kadar sağlayabilir. Son dört yılını ülkeyi bölecek uygulamalarla geçiren Donald Trump’tan birliği destekleyecek bir girişim gelmeyecektir. Bunun yerine protesto liderleri, eyalet valileri, belediye başkanları ve polis şefleri, Amerika’nın birliğini adalet ve eşitlik ilkelerine dayanan söylemler geliştirerek desteklemelidir. Ayrıca protestolar ne kadar şiddetten ayrıştırılırsa o denli etkili olur. Şu an için protestocular istedikleri her şeyi elde edecektir, fakat tüm adaletsizliklerin tek kalemde çözülmesi zor görünüyor.

Baldwin'in Amerika'yı iyileştirme ihtiyacını yazdığı on yılın sonunda, ülke ırk ayrımcılığının yasal yapısını yıkmaya başlamıştı. Aynı zamanda sivil hakların çok ileri gittiğini düşünenlerin tepkisinin pençesindeydi. Ama Amerikalılar yarım asırdır ırkçılıktan uzaklaşıyorlar. Geçtiğimiz hafta, bir siyahinin hayatını kaybetmesi tüm ırklardan protestocuları Amerika sokaklarına çektiğinde, bu sadece Amerika’nın önünde ne kadar iş olduğunun bir işareti göstermiyordu, aynı zamanda ilerlemenin de mümkün olduğunu göstere bir işaretti.