Yok edilen Kızılderililer ve medenileştirilen siyahiler!
Özgürlüklerin ülkesi olarak tanımlanan ABD’de, George Floyd isimli siyahi vatandaşın polis şiddetinden hayatını kaybetmesi, ‘Amerika’da siyahilere karşı bakış nasıl?’ sorusunun yükselmesine neden oldu. ABD toplumsal ve siyasi tarihinde siyahiler? Afrikalı siyahiler kıtaya nasıl getirildi? Afro-Amerikalılar ne gibi ayrımcılıklara maruz kaldı? Afro-Amerikalılar ne zaman köle statüsünden çıkarıldı?
Cihan ABİ / Intell4
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bugünlerde siyahi bir vatandaşın polis tarafından öldürülmesiyle tekrardan gündeme gelen ayrımcılık, ırkçılık ve polis şiddetinin temelleri 17’inci yüzyıla dayanıyor. O dönemde kıtayı keşfeden Avrupalılar ilk iş olarak kıtanın sakinleri olan Kızılderilileri hedef almış ve zor kullanarak Kızılderililerin topraklarına, mülklerine el koyup birçoğunu da öldürmüşlerdi.
Kıtayı zaman içerisinde kolonileştiren Avrupalıların, Kızılderilileri “MEDENİLEŞTİRMEK VE ONLARA HRİSTİYAN KÜLTÜRÜ AŞILAMAK” adına giriştiği asimilasyon çabaları insanların daha fazla yabancılaşmasına ve tüm varlıklarını kaybetmesine neden oldu. Fakat medenileştirilmeye çalışılan sadece Kızılderililer değildi. Avrupalıların ayrımcılığa tabi tuttuğu diğer bir grup da Afrikalı köleler oldu. Afrika'dan zorla koparılan insanlar Amerika kıtasında köle olarak kullanıldı, alınıp satıldı. Kıtanın keşfedilmesinden ABD'de köleliğin kaldırıldığı 1865 yılına kadar Afrika'dan Amerika kıtasına yaklaşık 12 buçuk milyon köle getirildi.
ABD KÖLELİK UYGULAMASINDA DÖNÜM NOKTASI
ABD tarihinde ve kölelik uygulamasında Amerikan iç savaşı önemli bir kırılma noktasıdır. 1861-1865 yılları arasında yaşanan savaşta köleliğin kaldırılmasına karşı çıkan ve ABD’den bağımsızlığını ilan eden güney eyaletlerinin kurduğu Amerika Konfedere Devletleri ile Amerikan ordusu savaştı. Savaşı kaybeden Amerika Konfedere Devletleri oldu ve kölelik ülke genelinde kaldırıldı.
1865 yılında kölelik uygulaması kaldırılsa da uygulamada 1960 yılına kadar devam etti. Köleliğin kaldırılmasına rağmen siyahilere oy kullanma hakkı, beyazlarla aynı bölgelerde yaşama ve okullara gitme hakkı da tanınmadı. Öyle ki, siyahilerin toplu taşımada ve okullarda siyahilerin yerleri ayrıldı.
Benim hayalim şu. Bir gün, eski kölelerin ve köle sahiplerinin oğulları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasında birlikte oturacaklar. 4 küçük çocuğum, derilerinin rengiyle değil kişilik özellikleriyle değerlendirildikleri bir toplumda yaşayacaklar. Martin Luter King
Zorla getirildikleri ve doğdukları topraklarda beyazlarla eşit haklara sahip olmayan siyahiler için 1900’lü yıllar mücadele yılları olarak tarihe geçti. 20’inci yüz yılın başlarında siyahilerin beyazlarla eşit haklara sahip olma mücadelesi başladı. Siyahi aktivistler, Martin Luter King ve Malcolm X önderliğinde 1950 ve 1960’lı yıllarda önemli kazanımlar elde etti. Fakat bu kazanımların bir bedeli vardı; 1968 yılında Martin Luter King ve 1965 yılında Malcolm X suikaste kurban gitti. Siyahilerin sivil hakları için direnişin sembollerinden birisi de Alabama'da 1956'da otobüste oturduğu yeri bir beyaza vermeyi reddeden Rosa Parks oldu. Parks'ın tutuklanması büyük gösterilere neden olunca Anayasa Mahkemesi bu ayrımı ortadan kaldırdı.
Siyahilere anayasa ile hak ve eşitlikler beyazlarla aynı oranda tanınırken, toplum içerisinde var olan olumsuz bakış açısı değişmemiştir. Bu durumu Amerika’da Demokrasi Üzerine ve Eski Rejim ve Devrim başlıklı eseriyle tanınan Fransız yazar Alexis de Tocqueville, şu sözleriyle özetliyor: “Siyahi bir insanı özgürleştirebilirsiniz; fakat Amerikalıların gözünde o insanın bir yabancı olarak kalmasını engelleyemezsiniz.”
SİYAHİLERE KARŞI POLİTİKALAR
Asırlar önce Amerika’ya getirilen siyahi kölelerin torunları her ne kadar haklarını elde etmiş olsa da toplumsal yansıma çok farklı oldu. Yine de ırkçılığa ve toplumsal ayrıştırmaya maruz kalan siyahiler bir de siyasi çevrelerin uyguladığı politikalar ile ayrıştırıldı. Nixon, 1970'li yıllarda uyuşturucuyu "bir numaralı halk düşmanı" ilan etti. Nixon'un politikasıyla uyuşturucuya dayalı suç oranlarına bir azalma yaşansa da sonraki ABD Başkanı Ronald Reagan, uyuşturucunun ulusal güvenlik için bir tehdit oluşturduğunu belirterek "uyuşturucuya karşı savaş" ilan etti. Aynı sırada CIA, 1980'li yıllarda, Nikaragua'daki anti-komünist gerillaları finanse etmek için toplanan paraları kullanarak, siyahilerin bulunduğu gettoları uyuşturucuya boğuyordu. Kongre 1986 yılında, uyuşturucu bağımlılığına karşı bir kanun olan Uyuşturucu Karşıtı Kanunu (Anti Drug Abuse Act) kabul etti. Bu kanunla, uyuşturucu kullanımı için daha ağır hapis cezası uygulamaya kondu. Önceden 500 gr. uyuşturucu satmanın cezası hiçbir şekilde şartlı tahliye olanağı olmaksızın beş yılken, artık 5 gr. satmak bile bu kadar ceza almaya yeterliydi.
Öte yandan farklı uygulamalar da hayata geçirildi. Ceza, suç ikinci bir defa işlenirse, 25 yıl boyunca şartlı tahliye olmaksızın müebbet hapse çevrilebilir, ilkesine dayanıyordu. Bu uygulama, örneğin Curtis Wilkerson olayındaki gibi saçma olduğu kadar acımasız da olan mahkumiyetlere neden oldu. Wilkerson, 1995 yılında 2,5 dolar değerinde bir çorap çaldığı için 25 yılı kesinlikle yatması gereken ve indirilmeyecek müebbet hapse mahkûm oldu. Çünkü 1981 yılında 19 yaşındayken, iki defa mahkûm olmuştu. Ya da Jerry Dewayne Williams bir dilim pizza çaldığı için 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Silahsız, barışçıl protestolarla yasal düzlemde beyazlarla eşit haklara sahip olan siyahilerin önüne bu sefer ceza evi bariyeri çıktı. Pek çok siyahi, ergenlik çağına girmeden çeşitli suçlardan hapsedildi. Mahkumların dörtte biri şiddet içermeyen, uyuşturucuyla ilişkili suçlar nedeniyle; beşte dördü uyuşturucu kullanma ya da bulundurma suçuyla cezaevindeydi, en küçük bir uyuşturucu satışı bile söz konusu değildi. 1980'de cezaevlerinde, uyuşturucuyla bağlantılı 41 bin tutuklu vardı. Bugün Siyah bir genç kendini, genellikle bir fakülteden çok cezaevinde buluyor. "Özgürlükler ülkesi" ABD, 2,3 milyon mahkumla dünya rekoru kırıyor. Mahkumların yüzde 45'i siyah. Ortalama olarak üç siyahtan biri hayatında en az 1 defa cezaevine giriyor!
Bugün, ABD nüfusunun yüzde 12,3’ünü Afrika kökenli Amerikalılar oluşturuyor. Geçtiğimiz 20-30 yıl içinde siyahi orta sınıfı, büyük hamleler yaptı ve gelişti. 2001 yılında çalışan siyahi nüfusunun yüzde 38’i, hizmet sektöründe ya da işçi olarak değil, beyaz yaka pozisyonlarında, yani idari işlerde, uzmanlık alanlarında ve yönetici seviyelerinde görev alıyordu. Yine aynı yıl, liseden mezun olan siyahilerin yüzde 56’sı üniversiteye başladı. Bu oran 1983 yılında yüzde 38'di. Ancak yine de siyahilerin ortalama geliri beyazlarınkinden düşük ve genç siyahiler arasındaki işsizlik oranı, beyazlarınkinden yüksek. Ayrıca siyahi Amerikalıların çoğu kenar mahallelerdeki yoksulluk, uyuşturucu ve suç üçgeni içinde kapana kısılmış durumda.
GEORGE FLOYD CİNAYETİ
Siyahilerin anayasal düzlemde haklarını elde etmesine rağmen siyasilerin sert uygulamalarında, polis ve sivil bireylerin siyahilere yönelik şiddet eylemlerinde artış gözlemlendi. Güney Karolina eyaletindeki Charleston kentinin bir kilisesinde, 17 Haziran 2015'te dokuz siyahi öldürüldü. Katil, Beyazların üstünlüğünü savunan, eski apartheid rejimine özlem duyan, 21 yaşında ırkçı bir Beyazdı. Ferguson'da, 18 yaşındaki Michael Brown, bir polis tarafından öldürüldü; mahkeme takipsizlik kararı verdi. New York'ta 44 yaşındaki Eric Garner bir polis memuru tarafından boğularak öldürüldü; buna da takipsizlik kararı verildi. Ohio'daki bir süpermarkette, 22 yaşındaki John Crawford bir oyuncakla oynarken polis tarafından öldürüldü; yine takipsizlik kararı alındı. Cleveland'da, 12 yaşındaki Tamir Rice, bir oyuncak tabanca ile oynarken polis tarafından öldürüldü. Güney Karolina eyaletinde, 50 yaşındaki Walter Scott, bir polis memuru tarafından sırtından sekiz kurşunla vurularak öldürüldü. Baltimore'da altı polis memuru tarafından ölümüne dövülüp hırpalanan 25 yaşındaki Freddie Gray, omurga kemikleri kırılarak öldürüldü.
Her geçen yıl ABD’de siyahiler, ırkçılar tarafından ya da polis memurları tarafından öldürülüyor. Son olarak ABD’nin Minnesota eyaletinin en büyük kentlerinden Kinneapolis’te siyahi Amerikalı George Floyd, polis tarafından gözaltına altına alınırken polic görevlisinin boğazına diziyle basması sonucu hayatını kaybetti. Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, George Floyd’un ölümüne karışan 4 polisin açığa alındığını duyurdu. Sahte parayla alışveriş yapmak istediği gerekçesiyle gözaltına alınmak istenen, 46 yaşındaki George Floyd'u yere yatırıp boğazına diziyle bastıran polis memuru, Derek Chauvin önce üç polisle birlikte görevden alındı. Cuma günü de tutuklanan Chauvin, "üçüncü derece cinayet" ve "taksirle adam öldürme" ile suçlandı.
George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi, ABD siyahilerin polis şiddetine karşı tepkilere neden oldu. Kısa sürede kitleler halinde ayaklanan siyahiler, polis şiddetinin durdurulması için pek çok noktada barışçıl protestolar gerçekleştiriyor. Dünyanın pek çok noktasından da destek gören göstericiler, istediklerini almadan meydanları boşaltmayacak gibi görünüyor. Son 3 yıldır protestolar aracılığıyla bireysel haklarını elde eden siyahiler, şimdi de yasalarla teminat altına alınan haklarının uygulanması için mücadele ediyor.