ABD-Çin rekabeti şiddetleniyor
ABD Başkanlığına Donald Trump’ın geçmesi ile birlikte uluslararası ilişkiler ABD ve Çin arasında başlayan yeni Soğuk Savaş ile şakına döndü. Kısa süre içerisinde dünya ülkeleri iki ülke arasındaki rekabetin içine çekilirken, sanayi, teknoloji, ekonomi ve pek çok alan da iki ülkenin rekabetine sahne oluyor. Fakat şu an için bu durum bağımlılıkların silah olarak kullanıldığı bir savaş meydanına dönmüş durumda.
ABD ve Çin arasında 2017 yılında patlak veren yeni Soğuk Savaş, kısa sürede tüm dünya ülkelerini içini çekti. İki ülke arasında başlayan rekabet ekonomiden teknolojiye, sanayiye, kültüre pek çok alanı içine alarak genişlerken, uluslararası disiplininde yeni bir teorinin de doğmasına neden oldu.
“WEAPONIZED INTERDEPENDENCE”
ABD’den uluslararası ilişkiler profesörü Henry Farrell ile Abraham L. Newman’ın geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Weaponized Interdependence”, ya da Türkçesiyle “silah haline getirilmiş karşılıklı bağımlılık” adlı makale oldukça dikkat çekiciydi. Bu makalede öne sürülen tez özetle ekonomik olarak bağımlılığın, günümüzün dünyasında elinde ekonomik gücü olan ülkenin, bunu kendisine bağımlı olan ülkelere karşı bir silah, bir tehdit unsuru olarak kullandığı yönündeydi.
Makalenin aksine yakın bir geçmişe kadar uluslararası ilişkiler disiplininde ekonomik olarak karşılıklı bağımlılığın aslında iyi bir şey olduğu, ekonomik olarak bağımlı olan ülkelerin anlaşmazlıkların maliyetinin çok yüksek olma ihtimalinden dolayı çatışmadan kaçınacağı, bağımlılığın ülkeler arasında uyumlu ilişkilere ve barış ortamına yol açtığı ileri sürülüyordu. Bugün ise bu kavrama daha farklı bir açıdan bakılıyor. “İki ülke ekonomik açıdan bir birine bağımlıysa ekonomik kazançlarını kaybetmemek için ilişkilerini sürdürürler” düşüncesinin yerine artık “ekonomik olarak bir birine bağımlı olan ülkeler bağımlılıklarını kullanarak üstünlük sağlamaya çalışırlar” düşüncesi yer aldı.
Bağımlılıklar giderek silah halini alırken, karşılıklı bağımlılığın en net yaşandığı alan olarak ise karşımıza ABD ile Çin arasında devam eden, ilk başlarda ticaret savaşı olarak adlandırdığımız, ancak sonrasında çok farklı boyutlara ulaşarak topyekûn bir stratejik mücadele haline gelen süreç çıkıyor. Bu sürecin merkezinde teknoloji alanında üstünlük kurma çabaları var ve bu noktada iki ülke arasındaki bağımlılık ilişkisi, Çin’in teknoloji ürünleri imalatında Amerikan malı mikroçiplere bağımlılığı olarak belirginleşiyor.
İki ülke arasındaki rekabetin en şiddetli olarak yaşandığı alan telekomünikasyon teknolojileri ve burada 5G teknolojisi öne çıkıyor. 5G sadece iletişimimizi hızlandırmayacak, imkan sağlayacağı nesnelerin interneti ve yapay zeka gibi unsurlar ile günlük hayatımızı değiştirecek, ekonomide yeni alanların, yeni iş ve üretim modellerinin ortaya çıkmasını sağlayacak. Bu yüzden 5G yarışında önde olmak önemli ve şu anda bu öncülüğü Çin yapıyor.
ABD-ÇİN ÖRNEĞİ; BAĞIMLILIKLARI SİLAH HALİNE GETİRİLMESİ
ABD-Çin arasındaki rekabet her geçen gün ağırlaşırken, bu durumdan en fazla etkilenen alanların başında teknoloji geliyor. Burada da 5G teknolojisi öne çıkıyor. Dolayısıyla 5G’de önemli aşama kaydetmiş olan Çinli teknoloji devi Huawei firmasının ABD’nin güdümüne girmesi çok doğal. Bu aşamada Washington şirketin kendi ülkesinde faaliyet göstermesinin önüne geçerken, Huawei’nin Amerikan üretimi mikroçiplere olan bağımlılığını bir silah olarak kullanmaya başladı. ABD, Huawei’nin Amerka’da üretilen mikroçiplere ulaşmasını engellerken, dünyanın farklı bir noktasında ABD malları kullanılarak üretilen mikroçiplerin de Huawei’ye tedarik edilmesini izne tabi tutuyor.
Piyasayı domine eden Intel, Samsung ve Micron gibi büyük üreticilerin pek çoğu kendi ihtiyaç duydukları ürünleri kendileri üretiyorlar ve ara mamul olarak kullanıyorlar. Huawei, Apple gibi şirketler ise ihtiyaç duydukları ara mamullerin çoğunu Tayvan kökenli TSMC gibi şirketlere fason olarak ürettiriyorlar.
Mikroçip ve yarı iletken üretiminde ABD ihracatçı konumundayken, Çin de ithalatçı konumunda. Fakat Çin’in kendi mikroçip üretimi yok değil. Nitelim Şangay merkezli SMIC bu alanda önemli bir aktör. Fakat SMIC de üretim yapabilmek için ABD teknolojisini kullanıyor ve bu anlamda ABD’ye bağımlı durumda. Bununla birlikte ABD Savunma Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde Huawei gibi SMIC’in de kara listeye alınmasını önermesi şaşırtıcı bir gelişme değil.