AB, Afrika geçmişine sünger çekiyor
Sömürgecilik yarışıyla birlikte Afrika dahil pek çok bölgeyi sömürgeleştiren Avrupa ülkelerin, kara kıta üzerindeki etkisi bağımsız devletlerin doğması ile birlikte değişime uğradı. Afrika bağımsızlığına kavuşurken, Avrupa, siyasi, ekonomik ve askeri girişimlerle bölge üzerindeki etkisini sürdürmeye çalıştı. Fakat AB, kıta üzerindeki nüfuzunu daha fazla sürdürememektedir. Zira Çin gibi yeni rakiplere sahip. AB ile Afrika’nın ilişkileri nasıl şekilleniyor?
Son yıllarda küresel rekabetin odak noktalarından bir olan Afrika kıtası Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin ve Rusya’nın rekabet alanı oldu. Rusya, Sovyet döneminden kalan ilişkiler üzerine Afrika ülkeleri ile ilişkilerini devam ettirirken, Çin dış yatırımlarla kıta ülkelerin desteğini almaya çalışıyor. Dünyanın jandarması görevini yürüten ABD, her zaman olduğu gibi askeri faaliyetler üzerinden ilişkileri yürütüyor. Çin, ABD ve Rusya’nın dışında kıta ile köklü bir geçmişe sahip olan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Afrika’da sömürge geçmiş bulunan ülkelerden.
GEÇMİŞE SÜNGER
Coğrafi keşifler ve sanayi devrimi ile sömürge arayışına giren Avrupa ülkeleri, Afrika kıtasından, Amerika ve Asya’ya pek çok noktayı sömürgeleştirdi. Kısa sürede Avrupa’nın kolonileri çoğalırken, en fazla ve uzun soluklu sömürge sistemi Afrika kıtasında işledi. Sömürge yarışı ile önemi artan ve Avrupa ülkeleri arasında paylaşılan Afrika kıtası, bugün küresel rekabetin üslerinden biri haline gelmiş durumda.
Afrika’da küresel rekabet bağlamında Avrupa ülkelerinin başını çeken ve kıtada sömürge geçmişi bulunan İngiltere, Fransa ve Almanya öne çıkmaktadır. Söz konusu aktörlerin kara kıta ile ilişkileri elbette ABD, Çin ve Rusya’ya göre oldukça farklı bir çerçevede ele alınmaktadır. Zira söz konusu aktörler sömürgecilik dönemiyle birlikte kıtanın bir parçası haline gelirken, sömürge hayaleti hali hazırda kıtanın üzerinde gezmeye devam etmektedir. Ayrıca bu devletler AB politikalarına yön vererek AB-Afrika ilişkilerini şekillendirmekte ve aynı zamanda kendi kolonyal bölgelerine yönelik AB’den bağımsız politikalar uygulamakta.
Afrika topraklarını siyasi bağımsızlığına kavuşması Avrupa devletlerinin kıtadan fiili olarak çekilmesini gerektirirken, kıta ve Avrupa arasında yeni bir dönemi de başlatmıştır. Ancak Avrupa’nın kıtadan fiili olarak çekilmesi söz konusu güçlerin kıta üzerindeki siyasi, ekonomik ve kültürel nüfuzlarını sonlandırmamıştır. ‘Yeni Sömürgecilik’ olarak adlandırılan bu dönemde Avrupa, Afrika’nın kaderini ve gündemini şekillendirmeye askerî müdahaleler, darbeler, ambargo ve etnik çatışmaların körüklenmesi gibi yöntemlerle devam etmiştir.
İkinci dünya savaşından sonra uluslararası konjonktürde yaşanan değişim, Fransa ve İngiltere’nin ABD ile Afrika üzerinde ortak politikalar yürütmesine zemin hazırlamıştır. Soğuk Savaş ile Batı bloğunu oluşturan aktörlerin izlediği siyaset paralellik gösterirken ABD, Afrika kıtasında İngiltere ve Fransa’nın etki ve nüfuz alanından büyük oranda faydalanmıştır. Bu yüzden Avrupa devletleri, Soğuk Savaş döneminde Afrika kıtasında yaşanan çekişmelere tarafsız kalmayarak Batı çıkarları çerçevesinde bir politika izlemiş; ortak düşman olarak gördükleri Sovyetler ve Çin’in etkisini azaltmak için birlikte hareket etmiştir.
Afrika ülkelerinin siyasi bağımsızlıklarına kavuşması ile birlikte Avrupa ülkelerinin kıta üzerindeki etkisi her ne kadar tam anlamıyla bitmemiş olmasa da geçmişe sünger çekecek mahiyette değişimler yaşanmıştır. AB sömürgeciliği tam anlamıyla bırakmasa da ‘yeni sömürgecilik’ döneminde siyasi ve askeri baskıları artırarak, ekonomik çıkarlarını sürdürmüştür.
AB VE AFRİKA’NIN TİCARİ İLİŞKİLERİ
İngiltere’nin Brexit ile AB’den ayrılmasının ardından 27 üyeye düşen AB, bugün Afrika kıtasının en büyük ticaret partneri olmayı sürdürürken iki taraf arasındaki ticaret hacmi 2018 yılında 303 milyar avro olarak gerçekleşmiştir. Bu ticaretin 152 milyar avroluk kısmını Avrupa ülkelerinin Afrika’ya ihracatı oluştururken, 151 milyarlık kısmını da Avrupa ülkelerin Afrika’dan ithalatı oluşturmaktadır. 2008 yılından 2014 yılına kadar Afrika ile ticaretin açık veren Avrupa, 2014 yılından sonra fazla vermeye başlamıştır. Afrika kıtası AB’nin ihracat partnerleri arasında üçüncü sırada yer alırken ithalat partnerleri arasında dördüncü sırada gelmektedir. Dikkat çekici bir diğer nokta ise; Güney Afrika, Cezayir, Fas, Tunus, Mısır ve Nijerya’dan oluşan altı ülkenin AB-Afrika ticaret hacminin yüzde 70’ini gerçekleştirdiğidir.
Ticari ilişkilerin yanı sıra AB ülkeleri Afrika kıtasına en fazla doğrudan dış yatırım (FDI) sağlayan ülkeler grubunu oluşturmaktadır. Bu ülkeler arasında FDI stoku 64 milyar dolar seviyesinde seyreden Fransa birinci sırada yer alırken, Hollanda, İngiltere ve İtalya diğer önemli dış yatırımcılardır. Bu dört ülkenin 2013 yılında Afrika kıtasına sağladığı FDI, 163 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 2017 yılında 201 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
AFRİKA’NIN KALKINMASINA AB’NİN YERİ
Avrupa Birliği ülkeleri ticari ilişkileri ve doğrudan yatırımları dışında Afrika kıtasına kalkınma yardımı sağlayan aktörlerin başında geliyor. AB ülkelerinden İngiltere, Almanya ve Fransa kıta ülkelerine toplamda yıllık 15-20 milyar dolar tutarında kalkınma yardımı sağlıyor. Birlik içerisinde İsveç, Norveç, Hollanda, İsviçre, Danimarka, İtalya, İrlanda ve Finlandiya da Afrika kıtasına kalkınma yardımı sağlayan ülkeler arasında yer alıyor. Bu noktada, 1 Şubat 2020’de resmî olarak AB’den ayrılan İngiltere’nin kalkınma yardımlarında son yıllarda gerileme yaşanırken Almanya ve Fransa’nın kalkınma yardımlarının yükselme eğiliminde olduğu da dikkat çekiyor.
Soğuk Savaş’tan sonra Birleşmiş Milletler’in (BM) bünyesinde gerçekleşen askeri operasyonların yarısından fazlası Afrika kıtasında gerçekleşirken Avrupalı aktörler de bu operasyonlarda yer almıştır. Öte yandan bir diğer tespite göre AB, 1989 yılından sonra Afrika’da gerçekleşen barış koruma operasyonlarına 2 milyar avro katkıda bulunmuştur. Avrupa ülkeleri hali hazırda Afrika kıtasının en önemli askeri, ticari, yatırım ve kalkınma yardımı sağlayan partnerleri olmaya devam etseler de Çin ve diğer yeni aktörler karşısında üstünlüklerini sürdürme noktasında zorlanıyorlar. Ayrıca AB-Afrika ilişkilerindeki parametrelerde de değişim yaşanıyor. 11 Eylül’den sonra ABD’nin güvenlik eksenli söylemleri AB-Afrika ilişkilerinde de belirleyici bir parametre olurken, son dönemlerde güvenlik ve göç de en önemli parametreler haline gelmiştir.